Bizler bir ulusun etkili insanlarıyla o ülkeyi, bir dönemin başarılarıyla o dönemi daha yakından tanırız. Rousseau'nun Toplum Sözleşmesi'nde devrimi, Goethe'nin Werther'inde romantiği, Turgenyev'in Babalar ve Oğullar'ında nihilizmi.
Schopenhauer anlatır: Çok insan topluluğu görmüş tanımış bir gezgine sorarlar,bu insanlar arasındaki ortaklık nedir,diye.Adam yanıt verir:Tembellik.Gerçekten de çok az kişi,yeni bir şeyin üzerinde çalıştıktan,iyice düşünülüp açıklığa kavuşturulduktan sonra önlerine konmasını beklemez.Bu sabırsız azınlık hemen araştırmaya başlar.
Tekdüze bir dünya.Son yıllarda yaptığım değişik gezilerde kimi ezgilerle mutlu oldum,fakat dünyadaki tekdüzelik karşısında da ürperti duydum.Yaşam tümüyle değişiyor,her şey birbirine benzemeye başlıyor;kültür bile bir düzene sokuluyor,tekdüze bir hale geliyor.Her topluma özgü gelenekler unutuluyor,kısmen yitiriliyor,giysiler bile üniformaları andırmaya başlıyor,alışkanlıklar uluslararası oluyor.Ülkeler sanki iç içe geçiyor,insanlar belli bir şemaya uygun çalışıp yaşıyor,kentler de dış görünüşleriyle birbirlerine benzemeye başlıyor.