Sanki her şey sanki harekete geçmişti, insanın karşısına devasa olanaklar çıkıyordu, fakat aynı şekilde bir anda yok olmak da mümkündü. Her halükârda geleceğin ne getireceği belirsizdi. Bu gibi durumlarda ilk olarak sakin dönemlerde başkalarına neyin iyi, neyin kötü olduğunu söyleyenlerin aklı karışıyordu. Bir şeylerle kendilerini ve başkalarını etkilemek zorunda olan bu çaresiz ve alıngan insanlar, bir anda anlamsız umutların veya korkularının tutsağı oluyorlardı.
Bir tür gerçeklik sevgisiydi arsızlık, teselli verici bütün yalanları ortadan kaldırıyordu.
Reklam
Pek çoğumuzun yaptığı gibi..
Fakat eskiden yaptığı şeyler, ona anlamsız geliyordu artık. Cesaretsizlikten dolayı, yeteneğine ihanet etmişti.
Ancak o günler geride kalmıştı, söndürülmüş kireç gibiydi şimdi, iyi niyetle birlikte yardımseverlik de yok olmuş, yardımseverlik yok oldukça iyi niyeti daha da azalmıştı. ÇALIŞMA adı verilen bir eziyet veya hastalıkla ilgili bir şeydi bu. Nasıl oluştuğu anlaşılamıyorsa da, ruhu ne şekilde harap ettiği çok açıktı: Özgürlüğü ve boş zamanları çalıyordu.
Fakat burada hâlâ yolunda gitmeyen bir şeyler vardı: Düşünceler serbestçe akıp gitmiyordu, anılar ve özlemler demircinin iç dünyasında kendilerini istedikleri gibi ortaya koyamıyor, engellerle karşılaşıyordu. Metal gibi mıknatıslanıyor, demir talaşı gibi birbirlerini çekiyor ya da itiyorlardı, fakat bunun hangi kurala ve hangi kanuna göre olduğu belli değildi? Ortaya çıkan durum özgür ve atak değil, bilakis korku dolu bir kaostu. Bu kaos, durumu itibarıyla emretmeye veya fısıldamaya yetkili birinin söylediklerini hemen yerine getirmeye hazır, tipik bir kurban beyniydi. Demirci aletlerden anlıyordu, fakat kendisi de bir aletti sadece. Onu yönlendiren varlığın bir tanrı mı, yoksa bir insan mı olduğu belirsizdi.
Birisi müziği baş aşağı çevirmişti herhalde ve bununla birlikte dünya da tersine dönmüştü anlaşılan.
Reklam
Yarım da değil, çeyrek akıllı falanız herhalde..
İnsanlar çok eski zamanlardan beri her şeyin ancak yarısını, onun da iyi olmayan tarafını anlayabilirler.
İçinde konakladığı hiçbir insan daha sonra onun adını övgüyle anmıyordu. Tümü de başlarına gelen bu olayı geçici bir rahatsızlık, hatta bir halisünasyon olarak değerlendiriyordu. Birinin diğerine "Sanırım Hermes'im var" yerine, "sanırım Alzheimer'im var" demesi açık bir aşağılama ifadesiydi. Öbür adam kim oluyordu ki?
182 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.