Burada vurgulamak istediğim şudur: kara delikler tamamen kara değildir. Daha önce zannedildiği gibi bunlar ebedi hapishaneler değildir. Kara deliklerden bir şeyler kaçabilir, hem bu evrene hem de belli bir olasılıkla başka bir evrene. O zaman eğer bir kara deliğin içindeyseniz umutsuzluğa kapılmayın, dışarı çıkış olanaklıdır!
Artık galaksimizin, modern teleskoplar kullanılarak görülebilen yüz milyarlarca galaksiden biri olduğunu biliyoruz; ki bu galaksilerin her biri de yüz milyarlarca yıldıza sahip.
Aristoteles evrendeki tüm maddenin dört temel elementten meydana geldiğine inanmaktaydı: toprak, hava, ateş ve su. Bu elementler iki kuvvete göre hareket etmekteydi: ağırlık, toprak ile suyun batma eğilimi ve hafiflik, hava ile ateşin yükselme eğilimi.”
Belirsizlik ilkesi, dünyaya bakış açımıza ta derinden dokunur. Aradan elli yıldan fazla zaman geçmiş olmasına karşın, etkileri çoğu düşünürce kavranamamış olup hala büyük tartışma konusudur.
Evrenin nasıl başladığını Tanrı bilebilir ama biz şöyle ya da böyle başlamasına ilişkin belli bir neden bulamayız. Öte yandan, çekimin tanecik kuramı yeni bir ufuk açmıştır; uzay-zamanın sınırı olmayabilir ve böylelikle sınırdaki davranışı bilmeye de gerek yoktur. Bilim yasalarının işlemediği tekillikler ve uzay-zamanın, sınır koşullarını saptamak için Tanrı'ya ya da bazı yeni yasalara başvurmanın gerekeceği bir kenarı olmayacaktır. Denilebilir ki: "Evrenin sınır koşulu, sınırı olmamasıdır." Evren, tamamıyla kendine yetecek ve kendi dışındaki hiçbir şeyden etkilenmeyecektir. Ne yaratılacak ne de yokedilecektir. Yalnızca OLACAKTIR.
En yakın yıldız, Proxima Centauri, dünyadan dört ışıkyılı (ışığın ondan dünyaya ulaşması yaklaşık dört yıl sürüyor) ya da yaklaşık otuz yedi milyon kere milyon kilometre uzaklıktadır. Çıplak gözle görünen diğer yıldızların çoğunun bizden uzaklığı birkaç yüz ışık yılıdır. Karşılaştıracak olursak bizim güneşimiz topu topu sekiz ışık dakikası uzaklıktadır!