Biko'ya göre beyazlar nasılsa, siyahlar onun tam tersiydi. Tarihleri aşağılanmış, kültürleri parçalanmış, kendilerinden utanan, beyazlara hayranlık duyan, beyaz gibi olmak isteyen ama bunu bir türlü beceremeyen, pısırık, yılgın insanlardı. Biko siyahları da benzer bir sertlikle eleştirir: "Neticede siyah adam bir kabuk, bir insan silueti haline geldi; bozguna uğramış, kendi sefaletinde boğulan biri; bir köle, zulmün boyunduruğunu koyunsu bir ürkeklikle taşıyan bir öküz." Biko'ya göre, apartheid'ın yıkılması ve eşitlikçi bir toplum kurulması için ilk önce bu şahsiyetini kaybetmiş siyah insanın ayağa kalkması, özsaygısını ve onurunu kazanması, tarihiyle, kültürüyle, vücuduyla gurur duymaya, kendini sevmeye başlaması gerekmektedir. İşte Biko'nun önderlik ettiği ve en önemli düşünürü olduğu Siyah Bilinci Hareketi, siyahlara bu gururu ve gururla birlikte gelecek cesareti aşılama hareketidir.
Ayrı örgütlenmenin arkasında yatan bu düşüncedir. Beyazlarla birlikte entegre çevrelerde çalışıldığı sürece, özgüvenli beyazlar konuşmaya, özsaygısı olmayan siyahlar dinlemeye, beyazlar üstünlük kompleksiyle, siyahlar aşağılık kompleksiyle yaşamaya devam edecekti. Bu nedenle siyahlar, kendi aralarında örgütlenmeli, kendi kaderleri hakkında kendileri konuşmayı öğrenmeli, özgüven ve özsaygılarını kazanmalıydılar. Ancak bu sayede siyahlar ayağa kalkabilir ve apartheid'ı yıkabilirlerdi. Bu arada da beyaz muhalifler, toplumdaki asıl sorunla, yani kendilerindeki ve renkdaşlarındaki beyaz ırkçılıkla mücadele etmeyi öğrenecekler ve siyahlara akıl öğretmeyi bırakacaklardı.