Anladım ki kalbimi kendi gövdemde taşımıyorum, tersine onun ağır ağır ürperen suları üzerinde, dışarıdan düşmüş, neredeyse bir felaketten arta kalmış, bir çöp parçası gibiyim.
Şimdi geç kaldığımın telaşıyla ruhen çırpınıyorum. Her secdenin ele geçmez bir fırsat olduğunu anlıyor ve “secdede olmadan secdede olmak”larımı ah-vah ile anıyorum.
çoktandır bağırmıyorum ölüm ölüm gelsene besenime girsene, demiyorum çünkü biliyorum yeni kanım ve kalbimin ilhamlarıyla biliyorum ki sebebi vardır biz insanların bütün olanların vahşetlerin makul bir sebebi vardır ve bütün olanların zalimi insandır yalnız. değil mi.
o çıplak dağda nasılsa kalmıştı koca ağaç.
peşi peşine gelen kışları tek başına geçirir
ilkbaharlarda yalnızdır
binbir kol yollamıştır toprağa
kalbini okutmayan yüz gibidir.
‘dedenin dedesinin dedesi….
çıkık elmacık kemikleriyle çekik gözleriyle
ve müslümandılar.
Zulüm dolu rus ve çin yüklenmesi
etinle evinle döllerinle ölülerinle bize benzeyin değişin
demekteydiler bize
Şüphe mi hayır isyan mı hayır bunların hiçbirine uzantısı olmayan fakat bizim sınırında durmaya mecbur kaldığımız gerçeğin üzerimize bırakılırken doğurduğu deprem.