12 Ocak 1920'de Osmanlı Meclisi, İstanbul'da toplanır. Esasları Erzurum ve Sivas Kongresi ile Ankara'da oluşturulup belirlenmiş olan Milli Ant'ı (Misak-ı Milli'yi) kabul ve ilan eder. Milli Ant'ın özü şudur: "Bölünmez, bağımsız, hür ve çağdaş bir Türkiye!"
Times gazetesi Türk kıpırdanışını şöyle karşılar: "Bütün cihanın kuvvetine karşı milli bir hareket yaratmak... Ne çocukça bir hayal!"
Reklam
Öğretmenler! Ordularımızın kazandığı zafer, sadece eğitim ordusunun zaferi için zemin hazırlamıştır. Gerçek zaferi, cahilliği yenerek siz kazanacak, siz koruyacaksınız. Çocuklarımızı ve geleceğimizi ellerinize teslim ediyoruz. Çünkü aklınıza ve vicdanınıza güveniyoruz!
Kurtuluşa ancak uygar, çağdaş, bilime, fenne ve insanlığa saygılı, istiklalin değerini ve şerefini bilen, hurafelerden arınmış, aklı ve vicdanı hür bir toplum olduğumuz zaman ulaşabiliriz.
Dünyanın hiçbir kadını, ‘Ben vatanımı kurtarmak için Türk kadınından daha fazla çalıştım diyemez..’
Zafer kulaktan kulağa yayıldı. Halk sokaklara döküldü. Evler, dükkânlar bayraklarla donatıldı. Minarelerin kandilleri yakıldı. Süleymaniye camisinin yaşlı mahyacısı çıraklarıyla geldi, düşündüğü cümleyi iki minare arasına kandillerle yazıp yatsı namazına yetiştirdi: "ÇANAKKALE GEÇİLMEZ" Bu kısacık cümle yıldırım hızıyla dört bir yana yayılıp benimsenecek, milli bir parola olacaktı...
Reklam
18 MART ÇANAKKALE DESTANI
18 MART ÇANAKKALE DESTANI Şair Mesut Kılıçoğlu Çanakkale’yi yazıyorum size, Selâm olsun tüm şehidlerimize. Anlatacağım yiğit Mehmetleri,
Bağnazlıkla, dar görüşlülükle, önyargılarla, hurafelerle, iliklere işlemiş cahillikle, din tüccarlarıyla, belki uyanmamızı istemeyen dış güçlerle de mücadele edeceğiz. Ama bunu göze almak, hepsiyle mücadele etmek, bu güzel toplumu bir daha hiçbir gücün söndüremeyeceği şekilde ve bilinçle donatmak zorundayız. Dünya hızla gelişirken, biz yerimizde sayamayız. Yoksa geleceğin akıllı nesilleri bizi affetmez.
Ya ülkeyi ve milleti, İstanbul’un o teslimiyetçi, çağ dışı zihniyetine ve rejimine terk edeceğiz; ya da akılcı, bilime öncelik veren, bağımsız, özgür, başı dik, yeni bir toplum olacağız.
“İzmir’in dağlarında çiçekler açar Altın güneş orda sırmalar saçar…”
Reklam
“Yunanlılar tarihinizden utanın. Kaçmayın da savaşalım!”
“Neyimiz varsa, eğer bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaşlar olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batının pençesinden, vicdanımızı ve düşüncemizi Doğunun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcaklığını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi 30 Ağustos zaferine borçluyuz.”
(...) Süleyman Nazif Bey ayağa kalktı: "Yanılıyorsunuz, Fuzuli özbeöz Türktür, Azeri Türküdür." Rıza Tevfik Bey direndi: "Hayır efendim, siz yanılıyorsunuz Türk değildir." Gerginlik bir anda yoğunlaştı. Bir çok öğrenci sinir içinde ayağa kalkmıştı: "Türktür!" Sinirlilik filozofa da geçti: "Beyler, Fuzuli Türk
Sayfa 545Kitabı okudu
Başkomutan’ın hesabı da Yunan ordusunu ‘memleketin harim-i ismetinde’ yok etmekti.
“..Türk Sultanı, düzenini korumak amacıyla Sakarya Savaşı’nı kazanmış Türk ordusunu silahla yok etmek istiyor, daha da şaşırtıcı olanı, yok edebileceğini sanıyor. Böyle birine ne denir?”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.