Otuz Beş Yaş Şiiri
("Cahit Sıtkı Tarancı'nın 'insan bu yaşa gelince anlarmış' dediği yaşa çok uzaktan bakıyorum. Üflediğim mum, anlamı kafamda dönüp duran bu şiirden bir hatıra. Yeni bir yaşa bu şiirle girmek isteyişim, anlam arayışı ve anlama sırtımı dönüşüm... Kaburgalarımdaki iz, hangi şairin kaleminden çıktı? Kaburgamın arasına sızıp duran mum damlası, hangi şiiri örttü? Kaburgam ne zaman sızlamayı bırakacak?") Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç fark ettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış. ~Cahit Sıtkı Tarancı
Ömer Hayyam
Denize düşüp kaybolan su damlası Toprağa karışan toz zerresi Nedir bu dünyaya gelip gidişimizin manası? Fena bir böcek işte, bugün var yarın yok.
Sayfa 162 - Yapı Kredi Yayınları, 65. Baskı. Çev: Ali BerktayKitabı okudu
Reklam
Her şeyi bilmek mümkün olmadığına göre, bir şeyi iyi bilmekte mümkün değildir. Bir şeyin nereye gittiği, bir başkasının nereden geldiği; şunun bunun nereye yerleşmek istedikleri, hangisinin öne geçmesi, hangisinin geride kalması gerektiği bilinemez. Yöntem olmaksızın bir şey öğrenilebilir mi? Peki ama yöntem nereden doğar? Sevgili filozof dostum, ben fiziğin uçsuz bucaksız okyanustan iğnenin ucuyla alınacak bir su damlası, Alplerden koparılan bir kum tanesi kadar zavallı bir bilim olarak kalacağına inanırım. Olguların sebeplerini bilmeye gelince... Doğrusunu isterseniz bir şeyi az ve kötü bileceğine hiç bilmemek daha iyi.
Sayfa 28 - Türkiye İş Bankası
Bir yağmur damlası idim indim yeryüzüne. Sonra gördüm ve lanet ettim insanlığın korkunç yüzüne . Sorguladım bunlar mıydı âlemlerin en şerefli varlıkları? Yalvardım yaratıcıya bir Nuh gönder kurtar şu masumları... #gaza
Denize düşüp kaybolan su damlası Toprağa karışan toz zerresi Nedir bu dünyaya gelip gidişimizin manası? Fena bir böcek işte, bugün var yarın yok. /Ömer Hayyam
Sayfa 162Kitabı okudu
Baktı Âdem. Havva. Yine güzeldi. Ama su gibi değil ışık gibi de değil. Artık toprak gibi güzeldi. Yanıktı teni, dudakları kavrulmuştu. Alnında bir dünya yorgunluğu, bedeni ter damlası. Saçları rüzgâr kokusu, elleri tuz çatlağı. Cennet masumiyetinde değildi artık bu güzellik. Ama yunmuştu yıkanmıştı. Yeniden saflaşmış, aslına varmıştı. Yaratılış ânı kadar berrak. Bağışlanma ânı kadar inandırıcıydı. Belli ki Havva da kaderin fırtınasından, kasırgasından geçmişti. Şimdi kaderini sahiplenenlere özgü güzellikle güzeldi. En fazla da gözlerinin derinine sinmiş şu dünya elemiyle güzeldi.
Sayfa 212Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.