ibni ömer radıyallâhu anhümâ şöyle dedi:
nebî sallallâhu aleyhivesellem ile askerleri tepelere çıktıklarında allahü ekber derler, düzlüklere indiklerinde de sübhânallah diye tesbih ederlerdi.
Bir gün fakir sahâbîler Peygamber Efendimizin ﷺ yanına geldiler ve şöyle dediler:
"Ey Allah'ın Resûlü! Zenginler bütün sevapları alıp götürdüler, bize bir şey bırakmadılar. Zira onlar da bizim gibi namaz kılıyor, bizim gibi oruç tutuyor, ayrıca mallarının fazlasından sadaka veriyorlar. Bizim halimiz ne olacak?"
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem ﷺ onlara şöyle buyurdu:
"Allah Teâlâ size sadaka verme imkanı bağışlamadı mı sanıyorsunuz?
❀ Her 'sübhanallah' demek sadakadır.
❀ Her 'elhamdülillah' demek sadakadır.
❀ Hatta eşinizle yatmanız bile sadakadır."
Bunu duyan sahâbîler:
"Ey Allah'ın Resûlü! Cinsel arzusunu eşiyle tatmin eden birine bundan dolayı sevap mı var?" diye hayretle sordular. Nebîler Sultânı Efendimiz şöyle buyurdu:
"Söyleyin bakalım: Bir kimse bu ihtiyacını haram yoldan giderseydi , günah işlemiş olmayacak mıydı ?"
İçinde cevabı da saklayan bu soru onları düşündürdü. Evet, gerçekten de öyleydi. Artık "Öyle şey olur mu canım?" diyecek mecalleri kalmamıştı. Sevgili Peygamberimiz onlara bakarak cümlesini şöyle tamamladı:
"İşte bundan dolayı, insanın cinsel ihtiyacını helal yoldan gidermesinde elbette sevap vardır."
Müslim, Mesâcid 142, nr. 595, Zekât 53, nr. 1006Kitabı okuyor
Bir gün Allah dostlarından biri hacca gitmek istedi. Bu niyetini çok dindar olan hanımına söylediğinde hanımı şöyle dedi:
"Ey şeyh, siz hac yoluna koyulmaya niyet etmişsiniz. Mübarek olsun. Gitme diyemem. Fakat hamile olduğumu biliyorsunuz, siz yokken ben ne yaparım? Bizi kime teslim ediyorsunuz?
Veli kul şöyle dedi:
Kur'an okunurken tesbih ayetleri geldiği zaman: «Sübhanallah, Alla-huekber» denir. Dua ve istiğfar ayetleri geldiği zaman, dua ve istiğfar edilir. Ümit ve dilek ayetleri geldiği zaman, dilekte bulunulur. Azab ayetleri geldiği zaman da Allah'a sığınır.
Bu saydıklarımızı, dil veya kalp ile söylenen şu kelimelerle yerine getirmek mümkündür: Tesbih ayetlerinde: Sübhanallah, azab ayetlerde: Eeuzu billah, ümit ayetlerinde: Allahümmerzukna, rahmet ayetlerinde: Allahümmerhemna, denir
beraber ve birbiri içinde şaşırmayarak, karışık iken karıştırmayarak, birbirine benzemekle beraber iltibassız, sehivsiz, hatasız, mükemmel, muntazam, mânidar yazan bir kalem-i kudret,
Gıybet edenlerden bazısı da, birinin ayıbını zikreder, ancak orada bulunanların bazısı bunu farketmez. Ne dediğini anlasınlar ve farkına varsınlar diye, "Sübhanallah! Şunun durumu ne acayiptir" diyerek Allah'ın [celle celăluhü) ismini zikreder. Böylece yüce Allah'ın ismini kötü maksadına alet eder. Allah'ı [celle celăluhū] zikrederek aldanmışlığını ve cahilliğini ortaya çıkarır.
dünya sonlu, kalbim kederli
birçok sorumun cevabını hâlâ bilmiyorum
içimi yakan bunca şeyin durgunluğuyla
hüsnü zanlarımın altında gölgeleniyorum
ağlamasam anlayamayacağım şeyler var
hakikati belki de hüzünden dileniyorum
buruk geçen yılların yorgunluğuyla
kendi ağacımın altında gölgeleniyorum
taşıdığımız ruh Allah’tan, subhanallah!
çoktandır sonsuzlukla ilgileniyorum
olup bitenlere hayretin şaşkınlığıyla
sade inancımın altında gölgeleniyorum
Bütün o ecrâm-ı ulviye, kendilerini yaratan ve döndüren ve idâre eden bir tek Hâlık’a tesbîh ederler, tekbîr ederler, lisân-ı hâl ile «Subhânallâh, Allâhu Ekber» derler. Ben dahî onların bütün bütün tesbîhâtıyla seni takdîs ederim.
“Rabb’in Sana(sav) her istediğini verecek ve Sen râzı olacaksın…” Duha-5
(…)
Bu ayet-i kerime indiği zaman Rasûl-i Ekrem Efendimiz(sav) şöyle buyurdu:
“ Ümmetimden bir kişi bile cehennemde kaldığı sürece ben râzı olmam ancak bütün ümmetimi alıp cennete girdiğim zaman hoşnut olurum…” (Sübhanallah… Rabbim bizi Efendimiz(sav)in şefaatine nail ve layık olan kullarından eylesin…(amiinn))