144 syf.
6/10 puan verdi
·
23 saatte okudu
Yazarı kısmen yakın tarihte kaybettik(2015). Cumhuriyet döneminde gazeteci, öykücü, yazar olarak pek çok eser kazandırmış. İlk defa tanışmak fırsatı oldu. Akıcı ve duru bir dili mevcut. Yazar bu kitabı ile 1958 TDK Roman Ödülüne layık görülmüş. Gelelim kitaba çağımızın birbirinden mutsuz 4 fert. Kimi ekonomik bulanimlardan, kimi uyumsuz evliliklerden, kimi tatminsizlikten hepsi bulunduklari konumdan şikayetçi. Ve çözümü ortak bir noktada ararlar:Aldatmak... Hepsinin kendine göre "haklı" sebepleri var; Nuri cismani açlık için, Nedret kendini biraz olsun değerli hissetmek için, Sevim zengin kocayı bırakmadan çapkınlığı huy edindiği için, Nedim aptal aşık olduğu için.... Sonra da günümüz insanının dertlere çözüm, günahlara kılıf olarak sığındıgi bir metafor olarak kullandığı "insanız abicim, aciz yaratıklarız, ihtiyacımız var sonuçta, Allah da bizi böyle yaratmış anadın mı, beşer şaşar bir yerde" güzellemesi ile bağlamış yazar. Hepimizin sığındığı pek de güvenilir olmayan bir liman, kendimizi kandırdığımız bir kamuflaj... Sonra da herkes hiç bir şey olmamış gibi ya bizim bir hayatımız var deyip ona dönüyor. Öyle aman aman ruhi bir tahlil de yok kitapta. Ödülü hak ediyor mu? Orası şüpheli.
Suçumuz İnsan Olmak
Suçumuz İnsan OlmakOktay Akbal · Doğan Kitap · 2018485 okunma
Düşünmeyi, hayal etmeyi unutmuş gibi... Öylece geçip gidiyor. Hem zaman da nedir? Var mı öyle şey!
Reklam
Hiçbir şeyin önemi yoktu, istediği kadar rüzgârlar essin, fırtınalar kopsun, yıldırımlar düşsün. Boşunaydı. İnsanın hayatında bir an gelirdi ki, değerli bildiği ya da öyle diye bellediği bütün ölçüler yitip giderdi. İnsanoğlu bir başına kalakalırdı. Alışılmış düzenden, inançlardan, bağlardan kopmuş, uzaklaşmış... Hayatını yeniden kurar, yeniden bir kişilik edinmeye başlardı.
Tabiat bize bir biçim, bir düzen vermiş. Ama insanoğlunun kendisi bir ayrı tabiat, bir ayrı dünya. Kendine göre yasaları var, kuralları, morali var. Duygularını kendi de anlamaz bazen. Anlaması işine gelmez.
Alışageldiği hayatın akışı içinde fırlamak, coşmak, kendini aşmak, geçmek mümkün müydü?
İkisi de her an yıkılıverecek bir yapının tepesinde, ya da birazcık kımıldasa denizin dibini boylayacak bir salın üzerinde durur gibiydiler. Yıkılmaya ya da batmaya cesaretleri yoktu.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.