Aşk romanı seven herkesin mutlaka okuması gereken bir kitap, zira türün şimdiye kadar yazılmış en iyi örneklerinden biri.
Sulandırılmış bir romantizmle aşkı yüceltmeden, aşkın en doğal, en hastalıklı, en saplantılı hali. Yanında nefretin ve intikam duygularının da olduğu, kötülük ve nefretle harmanlanan bir aşk ve intikam öyküsü. Kısaca aşkın en gerçek hali.
Uğultulu tepeler İngiltere’de iki çocuklu bir ailenin yaşadığı yerin adı. Evin babası bir iş seyahatinden yanında çingene bir çocukla döner. Çocuğu sokakta gördüğünü, kimsesiz olduğunu, ona acıdığını ve bu yüzden onlarla yaşaması için eve getirdiğini söyler. Böylece, romanın erkek kahramanı Heathcliff, besleme olarak aileye girmiş olur. Evin oğlu Hindley ondan hiç hoşlanmasa da kız kardeşi Catherine onu çok sever.
Kitabın bundan sonraki bölümleri Heathcliff ve Catherine’in çocukluktan itibaren başlayan ve zamanla gelişen tutkulu aşklarını anlatır.
30 yaşında ölen yazar Emily Bronte’nin tek kitabı.
Aşk ve nefret bir arada olabilir mi? İnsan aşık olduğu kişiye karşı içinde intikam duyguları barındırabilir mi? İnsan hem iyi hem kötü olabilir mi?
Kitap boyunca bize bu soruları sorduran, sorgulatan be tek kitabıyla klasikler arasına girmeyi başaran Emily Bronte yaşasaydı, daha ne şaheserler çıkardı kim bilir?