"Her ne kadar kör ve sağır olsam da, o anda bana kızıp gücenmediğini içten içe biliyordum, ama beni kâle bile almamıştı. Son darbe gelmişti. Bahar güneşinin çözdüğü bir buz kütlesi gibi son umutlarım da bir anda paramparça oldu. "
Lüzumsuz, lüzumsuz... Saplanıp kaldığım kocaman bir kelime. Derinden derine içime kapandıkça tüm geçmişimle daha da çok yüzleşiyorum ve bu tabirin acımasız gerçekliğine daha da çok inanmaya başlıyorum. Lüzumsuz işte - daha ne olsun...