sude zerda

sude zerda
@sudeakin
oku, şâyed sana hisli bir yürek lazımsa..
517 syf.
·
Puan vermedi
·
12 günde okudu
Kitaplar yazılmıştı..
Martin Eden, Jack London’ın yarı otobiyografik bir eseridir. Kendisi sosyalist bir yazar olmasına rağmen sosyalizme karşı ve bireyci bir karakter meydana getirerek, bireyselliğe bir karşı koyuş olarak bu kitabı kaleme almıştır. Kitabın sonunda Martin’in bu hayattan kendisini koparışı bireyselliğin yenilgisinin bir simgesidir aslında. Ancak
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202392,6bin okunma
Reklam
154 syf.
·
Puan vermedi
·
7 saatte okudu
Arkadaşı Hüseyin'in bir cinayete kurban gittiğini öğrenen karakterimiz Mardin'e bu cinayetin arka planını öğrenmek için yolculuğa çıkıyor. Fakat beklediğinden çok daha farklı bir hikâyeyle karşılaşıyor. Kitap bu cinayetin ve yezidi kadınların çektiği işkencelerin etrafında dönüyor. Etkileyici miydi? Evet, etkileyiciydi. Ama havada kalan bir şeyler vardı bence. Mesela kitapta mekân olarak öne çıkan Mardin'in o dönem yaşadığı zorlukların, etnik yapısının, güvensizlik ortamının yeteri kadar betimlenmediğini ve o tedirgin, her an ölüm korkusuyla yaşama, yerinden yurdundan edilme psikolojisinin okuyucuya tam olarak geçirilmediğini, insan psikolojisi üzerindeki etkisinin yeterince yansıtılamadığını düşünüyorum. Ve kitabın son kısımlarında da karakterimizin Meleknaz adındaki yezidi kadının peşine düşmesinin, ona bu kadar yardım isteğiyle dolmasının, bu derece hassasiyet kazanmasının sebebi bu insanlara uygulanan zulme karşı kör ve sağır iken gerçeklerle yüzleşip tekrar çalışmaya başlayan vicdan mekanizmasından dolayı değil de kadına duyduğu ilgiden dolayıymış gibi bir hava verdi bana. Çok çok daha vurucu bir hikaye olabilecekken sanki aceleye getirilerek yazılmış gibi.. İşte bu noktalarda sıkıntılar olduğunu düşünüyorum. Bunların dışında akıcı ve okunulabilir bir kitap.
Huzursuzluk
HuzursuzlukZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2017100,2bin okunma
135 syf.
7/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Hasan El-Benna'nın, Müslüman Kardeşler Gazetesi'nde Ramazan ayı ile ilgili kaleme almış olduğu yazılarının toplanmasıyla oluşturulmuş bir eser bu. Ramazan ayı nedir? Bu ayı nasıl karşılamalıyız? Nasıl istifade etmeliyiz? Bu ayı bu kadar kıymetli kılan nedir? gibi soruların cevaplarını bu kitapta bulabiliriz. Benna, bu yazılardan birinde Ramazan ayının derin bir arınma ve kişinin zincirlerinden kurtulması olduğunu bu yüzden de bu ayı “özgürlük ayı" olarak gördüğünü söyler. Kitabı okumadan önce Ramazan ayına "özgürlük ayı" demek aklıma gelmemişti mesela.. bunun gibi birçok farkındalık meydana getirdi bende sizin de okurken Ramazan ayına olan bakış açınızı değiştireceğine inandığım bir kitap. Zaten Hasan El-Benna gibi kıymetli, mücadeleci, davasına ömrünü adamış, anlattıklarının ve yazdıklarının çilesini çekmiş birinin kaleminden dökülenler tabiki bakış açımızı değiştirmeli, bizde yeni ufuklar açmalı, kalbimize dokunmaldır.. Bu güzel ayda özgürleşmek isteyen herkese tavsiyemdir...
Ramazan’a Nasıl Hazırlanmalıyız?
Ramazan’a Nasıl Hazırlanmalıyız?Hasan el-Benna · Nida Yayıncılık · 202454 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
142 syf.
6/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Şeytan ve dostlarının tehlikesi, yeterince tanınmamalarından ileri gelmektedir.
Yazar, kitabı "Kişinin hak yolda ilerlemesi için yalnızca hakkı bilmesi yeterli değildir. O yoldaki düşmanı olan şeytanın tuzaklarını da bilmeli." düsturu ile yazmış. Bu düstur ile ilk olarak ferdiyetçi boyutta şeytanın insana hangi yollardan yaklaştığını, onu nelerle aldattığını açıklamış. Daha sonrasında toplum boyutuna geçerek şeytan ve dostlarının halkları nasıl ifsad ettiğini gözler önüne sermiş. Bir toplumu oluşturan temel dört unsurun: 'kitap, iman, amel ve din' olduğunu savunarak bu unsurların altlarının şeytan ve dostları tarafından nasıl boşaltıldığını, itibarsızlaştırıldığını, kıymetsizleştirildiğini açık ve gayet akıcı bir dille anlatmış. Şeytan ve dostlarını tanımak için kesinlikle okunmaya değer bir kitap..
Dünden Bugüne Şeytan ve Dostları
Dünden Bugüne Şeytan ve DostlarıMehmed Alagaş · İnsan Dergisi Yayınları · 2004151 okunma
48 syf.
5/10 puan verdi
·
4 saatte okudu
bu onun idam hükmüydü, oysa yaşamayı seviyordu.
Zweig'ın bu kitabında Fransız sarayında yaşayan aristokrat bir kadının gösteriş dolu, kalabalıklar içerisinde geçen hayatının saraydan sürgün edilmesiyle nasıl altüst olduğunu; aynı zamanda kişinin benliğini ele geçiren sinsi ve zehirli bir sarmaşık olan kibrin insana neler yaptırabileceğini okuyoruz. Böylesine gösterişli bir ortamda yetişen, insanları etrafında pervane eden, tek bir sözüyle her şeyi yaptırabilen Mademe de Prie'den bu imkanlar alındığında, o şatafatlı günler artık geride kaldığında egosunu tatmin edecek hiçbir şey kalmaz elinde. Paris'in gösterişinden ve eğlence dolu gecelerinden sonra monoton bir taşra hayatı kadının ruhunu tatmin edemez. Bu sürgünü kabullenemez ve saraya tekrar dönebilmek adına çeşitli girişimlerde bulunur fakat bunlardan da bir sonuç alamayınca farklı bir plan sokar devreye. O küçük taşrada neredeyse bütün servetini harcayarak büyük eğlenceler düzenlerken bir yandan da kendi ölümünü tasarlar Madame de Prie. Bundan beklentisiyse ölümüyle beraber insanların büyük bir boşluğa düşmesi ve kaybettiği ünü tekrar kazanmaktır. Kitapta da bu beklentiyi şu cümlelerle aktarır bize: "Ölüm, kralın unutulmazlar mertebesinden indirdiği adını yeniden oraya yükseltmeliydi." Böylece o gün gelir.. 7 Ekim günü Mademe de Prie bu hayattan kendisini koparır. Fakat ölümü beklediği etkiyi yaratmaz. Öyle ki bu ölüm haberi o sırada sihirbazlık gösterisi izleyen saray halkına ulaştıktan sadece dakikalar sonra sihirbazın yaptığı numaraların etkisiyle unutulur gider...
Bir Çöküşün Öyküsü
Bir Çöküşün ÖyküsüStefan Zweig · İş Bankası Kültür Yayınları · 202177,8bin okunma
Reklam