sueda

Ey Müslüman Anadolu gençliği!
Yeni Türk gençliği! İnşaallah sen ve ben, birbirimize yeteriz! Şimdi sana soruyorum: Ne gün birleşeceksin, yekpâreleşeceksin, madde aleminde, fizik bağlantıların mânâda en çözülmeziyle, atom atom birbirine kenetleneceksin? Sana maya tutturmak, şekil vermek, seni, nâkilleri sökülmüş bir elektrik santrali halinde tarihinin ve cedlerinin ruh dinamosuna bağlamak için tam 28 yıldır, karanlık zindan köşelerinde, gaz sandığından farksız masalarda, döşemesi patlak idarehane koltuklarında kan kusarcasına çırpındık. Nihayet sen, oldun! Allah'ın fazliyle oldun! Oldun! Fakat kendi iç bünyende zümre zümre birbirine girmek gibi, şeytanî illetlerin en tehlikelisine düşmekten korunamadın! Bugün aynı vatanın çocukları ayrıca birbirine girer ve kökünü dışarıda arayanlarla içeride kurtarmaya çalışanlar arasında, tam, kesin, en katı çizgilerle belirli bir cephe kurulurken, sen kendi öz safındaki yıkıntıları derinleştiriyor, yahut derinleştirenleri mazur görüyor, yahut da onları cinayetle suçlamak celâdetine uzak kalıyorsun! Ne yapıyorsun!.. Bence en büyük haksız, haklıyken, karşı tarafın eteğine yapışıp, ona: "Gönüldaş! Ne yapıyorsun? Küfür topyekün üzerimize gelirken takındığın bu ayrılık ve aykırılık tavrı ne faciadır!" demeyendir! Biz 20. Asrın sonuna doğru şöyle haykırıyoruz: Müslüman Anadolu gençliği! Birleşiniz! Gerçek İslâmlığın bu sahada ruhu kurtarıcı ve muvazeneyi kurucu hakikatini bütün insanlığa arzederek, her haliyle yeni ve güzel örneği nefsinizde çizgileştiriniz, renklendiriniz, maddeleştiriniz! Ve dünyaya haykırınız: "Ben İslâmın gerçeğindeyim; ve gerçek İslâm bende!"
Sayfa 104Kitabı okudu
Reklam
Türkiye'nin ve İslâm âleminin bugünkü hali, Allah Resûlüne ait mucizelerin, hiçbir peygambere nasip olmamış, en büyüğü! Tersinden mucize... Onun nuruna malik olmanın tarih dolusu mucizeleri yanında aynı nurdan mahrumluğun bir milleti ne håle getirdiğini belirten, mucize üstü mucize.... Şu anda biz, asırlarca İslâmın kılıcını ve tahtını temwil etmiş tarihimiz önündeki yürekler acısı vaziyetimizle, en büyük mucize çapında bu ters tecellinin mihraklaştığı bir ülke manzarası arzediyor ve başımıza ne geldiyse sadece o nuru kaybetmekten geldiği hikmetini yaşatıyoruz.
Sayfa 100Kitabı okudu
En büyük ruhi muvazenesizliğimiz Cumhuriyetin başından bugüne kadarki gidişimizin neticesi olarak nesiller arasında bütün rabıtaların makasla kesilmiş olmasındandır. Kökle ağaç arasında münasebet kalmamıştır ve ağacın üzerinde noel ağaçları gibi yapma çiçekler asılıdır. Fikirde mevsim, tabiattaki mevsimler gibi değildir. Ruh muvazenesi yalpalamaya başlayınca nesil âhengi kaybolmaya yüz tutar ve şimdiki manzara doğar. Ve işte bu gidişe el kaldıran ve "Bu cadde çıkmaz sokak!" diye haykıran bizim gibilere de "tutucu, gerici" ismi verilir.

Reader Follow Recommendations

See All
Ruhun vazifesi inanmaktır ve inandığı şeyle yoğurmuya memur bulunduğu fert ve cemiyet arasında muvazene kurmaktır! Nerede kuvvetli bir cemiyet görürseniz, orada muazzaz bir ruh muvazenesi bulursunuz. Fertlerinde ve kendisinde... Batıda ve memleketimizde son derece artan ruh hastalıkları, sadece iman yokluğundan doğuyor, Inanamıyan insan hasta olup, devrilip gidiyor. Çünkü muvazenesini kuramıyor.
Kuvvetlerini nereden alıyorlar? Halkımızın ve Müslüman geçinenlerin gafletinden... Biz gafletteyiz! Gerçek Müslümanın, mesela, yatsı namazından sonra gece yarısına kadar ağlaması lazım gelir her akşam. Gafletimizden alıyorlar kuvvetlerini.
Reklam
Reklam
789 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.