288 syf.
8/10 puan verdi
Merhaba bugün sizlere maneviyat dolu bir kitapla geldim.Sevgili sadiye_erol_aykac kaleme aldığı ve nesilyayinlari ndan çıkan "NAKKAŞ" kitabı. Kitabımız bir "Şah-ı Nakşibendi Romanı." Duymayan yoktur.Peki Nakşibendi kimdir? Nakşibendilik , 14. yüzyılda Orta Asya'da Buhara çevresinde gelişen ve adını kurucusu sufi alim Bahâeddin Nakşibend'den alan tasavvuf tarikatıdır. Bu kitap da aslında onun hayatı hakkında yazılmış bir kitap.Tabiki kitapta farklı kahramanlar ve olaylar ile birlikte harmanlanarak bahsedilmeye çalışılmıştır. Rümeysa,Adem Hoca ve diğerlerinin hayatlarina konuk oluyoruz. Rümeysa annesi ve babası ölmüş bir kızdır. Yetiştirme yurdunda kalmış ama amcasının himayesi altındadır. Uzun bir zamn geçtikten sonra aslında ölmüş bildiği babasının yaşıyor olduğunu ve cezaevinde olduğunu öğrenir.Haberi getiren kişi,babasının cezaevinde günlük tuttuğunu ve gizlice alıp Rümeysa'ya getirdiğini söyler. Rümeysa bu günlükleri okumaya başlar ve günlükte ismi geçen Adem Hocayı merak eder. Bundan sonra Türkiye'de başlayan hikayemiz Özbekistan'a kadar uzanır. Adem Hocanın dilinden Nakşibendi Hazretlerinin hayatına konuk oluyoruz. Adeta, Adem Hoca satırları bize nakış nakış işledi. Kitapta neler yok ki sağlıktan tutun da,çocuk gelişimine kadar çok faydalı bilgilerle harmanlanmış bir kitap. Tasavvufi okumaları sevenler için harika bir tavsiye.Daha önce Anne Sözü kitabını da severek okumuştum.Bu kitap da güzel bir iz bıraktı bende. Yazarın,yayınevinin ve moderatörümüzün emeğine sağlık.
Nakkaş
NakkaşSadiye Erol Aykaç · Nesil Yayınları · 2022257 okunma
Biliminsanı kılığına girmiş bir sufi.
Reklam
NEY'LE...
Ey güzel! -Öyle güzel görme beni- Esasen bakışın güzel ve tarumar bu kalbin fecrî. Ney'le...
Ortadoğu ve Önasya'nın Memlûk Modeli...
Farklı toplulukları ( Kabileler,Maronitler,Dürziler,Aleviler...) her yerde azçok mevcut sufi tarikatlar,aşiretler egemen iktidarı kompromiye ve boyun eğmeyenleri tolere etmeye zorluyordu.
Samir Amin
Samir Amin
Gözün nuru kalbin paslardan kurtulmasıyla olur.
Konuşmak hoşuna gittiğinde sus Susmak hoşuna gittiğinde konuş (Ki nefsin araya girmesin.)
Sayfa 45
Reklam
Eğer gerçekten öğrenmek istersen, birisi sana öğretmek için geldiğinde şaşırma. Sufi deyişi
Bu uygulamalar Resulallah (sav) tarafından "farkındalık kapıları­ nın anahtarları" olarak dile getirilmiştir, Kur'an ise şöyle der: Siz, ey imana ermiş olanlar! Allah'ı çokça anın (Kur'an, 33:41). Yaratıcıya zi­ kir yoluyla yaklaşmak, "hatırlamak" veya "farkına varmak" neredey­ se bütün lslam eserlerinde karşımıza çıkmaktadır. Bu sözcük Kur'an'da sadece ibadetin yüksek biçimleri söz konusunda olduğun­ da kullanılmaktadır.67 Ayrıca başka örnekler de verilmektedir, ôy­ leyse beni anın ki, ben de sizi anayım (Kur'an, 2:152) ve O anlan sever, onlar da O'nu severler (Kur'an, 5: 59). Bu ayetler, Sufilere göre Allah ile yani "Sevgili" ve ."Dost" ile olan samimi ilişkilerini belirtmekte­dir. Her iki ayet de, ilk hitabın insandan değil, Hakk'tan geldiğini vurgulamaktadır: Zikir , ilahi bir nurdur ki onun sajlıgı, dervişin kalbini Sevgili'ye çe­ ker (Ruzbihan-i Bakli ö.1209, Şiraz). Kelebazi (ö.996), zikrin kişiyi doğrudan "ilk akd"e götürdüğünü söyler: insanlık ilk zikrini Alemlerin Rabbinden duydu: Elestü bi rabbi­küm (ben sizin Rabbiniz degil miyim?). Bu zikir kalplerinde gizlendi, ay­ nen gerçegin akıllannda gizlendigi gibi. Sufi zikrini duyduklannda; gizle­ nen şeyler tekrar, kalplerinden onlara gösterilir (Schimmel, s.244)
Bu namaz, sen tam gün boyunca ayakta durasın, egilesin ve kendini yerle­ re atasın diye emredilmedi; onun amacı daha çok, namaz esnasında yaşa­nan halin her zaman seninle birlikte halması içindir. Hz. Mevlana (FmF, MEB, s.267) Tarikatlar, zaman içinde farklı eğitim metodları geliştirdiler. Bunların ortak paydasında, mantra benzeri bir uygulama olan zikir ve namaz63 bulunmaktadır. Genel olarak Sufizm'deki, özellikle de halvetteki önemi nedeniyle, aşağıda bu uygulamalar hakkında detay­lı açıklamalar yapılmıştır: Namaz "lslamın beş direğinden" biri olarak adlandırılan namaz,64 her müslüman için bağlayıcı şartlardan biridir. Allah ve insanın birleş­mesinin "hem ilk, hem de son adımı" olarak geçer. Ancak bir Sufi için, bu bir son değil, tüm varlığı Allah ile doluncaya kadar yapaca­ğı, "yakınlaşma" çabalarının başlangıcıdır: Bir insan tüm kalbiyle dua ettiginde ve Allah yoluna adım attığında, ilk olarak beş vakit namazına dikkat edecek, sonra da bunlan gitgide sonsuz­luga dek arttıracaktır (FmF, MEB. s.148)
Toplulukların yönetilmesi ve yönlendirilebilmesi için yöneticiler hurafelerin yayılması ve gelenekleşmesine ses çıkarmamış, hatta göz yummuşlardı diye de iddia etmiştik. Bunu biraz açalm: Halk İslâm'ın geleneksel yuvaları sayılan tekkeler ve onlara bağlı olan dervişler, tarih boyunca alt sınıflar ve seçkinler arasındaki bağı hep sıcak tutmuşlardır. İstanbul'un büyük medreselerine gidemeyenlere, taşrada bulunan paralel eğitim kuruları sayesinde yardım ve önderlik etmişlerdir. Aynca Islam'ı yaymayn amaçlayan sufi ve ahi Türk dervişlerinin Selçuklu împaratorluğu'nun kuruluşundan itibaren Anadolu topraklanna gelişleri ve bu mistik gücün, sükûnet ve zarafetle Anadolu insanımı kuşatışı, ele geçirilen topraklarda İslamiyetin, yani homojen bir inamışın yaygınlaşması, yönetici sınıfınn pek tabiidir ki fazlasıyla işine gelmiştir. Bu durumun bir başka nedeni de, bu coğrafyada yaşayan çeşitli insanların eski geleneklerinden getirdikleri, kuşaktan kuşağa atarlan, yaptıım gücü olan örfleridir. Toplumu tüm dinamikleriyle inşa ettiğine inanılan geleneğin gücü, dinsel otoriteyle el ele vererek, batıl itikatların bir toplumsal baska ve kontrol aracı olarak kullanulmasına yardım etmiştir. Yoksa Kuranı Kerim'de yasaklanmış olan fal, büyü, tılsım ve rüya okuma gibi bütün bu batıl itikatlar, islam dünyasında başka türlü nasıl bu denli gelişip kök salabilirdi ki?
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.