...aşk dediğimiz, ya vahim bir yanlış anlaşılmadır, ya kötü bir hayal kurma tarzı: iki kişinin ikisi de, öbürünün yerine hayal kurmaya kalkıştığından, sukut-u hayaller eksik olmaz!
Hayatta kimse kimseyi anlayamaz, kimse kimsenin yerini tutamaz; aşk dediğimiz, ya vahim bir yanlış anlaşılmadır, ya kötü bir hayal kurma tarzı. İki kişinin ikisi de, öbürünün yerine hayal kurmaya kalkıştığından, suküt-u hayal'ler eksik olmaz.
Attilâ İlhan
Külliyatını devirmeye çalıştığım yazarlardan birisi Yakup Kadri Karaosmanoğlu.Geniş bir süre zarfında yavaş yavaş okumak istedim yazarın panorama kitabını.
Diliyle, olay örgüsüyle, temasıyla, verilmek istenen mesajıyla zor bir kitaptı hatta okumakta en çok zorluk çektiğim kitaptı diyebilirim.Kitabı bitirdikten sonra okurların incelemelerine göz attım.Toplamda 5 tane inceleme yazılmış.Her bir okur tarafından fazlasıyla da beğenmiş,şaşırdım!
Kitap Atatürk'ün son zamanlarına denk gelen ve Atatürk'ün ölümünden sonrasıyla da devam eden dönemin Türkiyesi'ni anlatan siyasi edebi bir kitap.Kitap özellikle yapılan inkılapların halk üzerindeki etkisini, Atatürk'ün ölümünden sonra siyasetçilerin bu inkılaplara olan bağlılığını tenkit ederek bize sunuyor.
Kitapta fazla sayıda karakter bulunmaktadır ve maalesef (kitaba da düşük not vermenin yegane sebebi) bu karakterlerin çözümlenmesi oldukça yetersiz kalmıştır.Kitabın başında iç dünyası okura yansıtılan karakterler Nedim, Servet bey nedeni bilinmeksizin geri plana atılıyor.Ve bununla beraber kitapta zaman zaman kopukluklar oluyor.
Bu kitabı, beğendiğim bir başka yazar olan Reşat Nuri Güntekin'in yeşil gece kitabına benzettim.Olaylara tek taraflı bakan, inkılapların gerçekleştirilmesini engelleyen sebepleri aynı durumlar üzerinden okuyan bu iki kitap maalesef benim için sükut-u hayal olmuştur.
Kitabın okunulmasından sonra yapılan her tenkite açığım.
Ziya-yı şemse kapanmış bütün deriçeleri
Bir öyle hücreye benzer ki ömrümün kederi.
Gubar-ı ye's ü fena sinmiş orda elvana
Emel, heves bırakılmış sükut u nisyana.
Bütün hadayık-ı histen o toplanan ezhar
Uyur mekaabir-i minada bi-ümid-i bahar.
Bu penbe gül, bu gül ağır ağır erimiş
Üzerlerinde değiştikçe her mükedder kış.
Ocak harab ü tehi, lamba kimsesiz, a'ma
Bu samt-ı haste eder hüzn ü uzleti ima.
Soluk cidara asılmış, durur garik-i melal
O çehreler ki uyur gözlerinde eski hayal...
O eski hücreye benzer ki ömrümün kederi
Çekilmiş ufk-ı teselliye karşı perdeleri...
Hayal kırıklığı anlamında kullandığımız, sıklıkla "sükût-u hayal" olarak yanlış kullanılan tamlamanın doğrusu, sukut-u hayal'dir. Eş anlamlısı inkisar-ı hayal gibi.
Çünkü sükût, sessizlik anlamında, sukut ise kırılmak, parçalanmak anlamında.
Tino Rossi, Les pecherus de perles
youtube.com/watch?v=3OP9yKv...
Döşemeleri sökülmüş, çürümüş, dökülmüş bu eski malikanenin her bir yeri vampirlerle dolu. Baş vampirin yanında Bolşevik İhtilali’nin ardından sürülmüş bir Beyaz Rus uşak, bir rahibe ve beş evlat var, General Augusto Pinochet’nin beş veledi. Bu beş evlat, burada, bu