Kitapların büyüsünden sık sık söz edilir. Ama bu büyümün çift yönlü olduğu pek söylenmez. Bir okunanın büyüsü, bir de kitaplardan söz etmenin büyüsü vardır.
“Bizim tartışmamız yüz yıl sürer.”
“ Önemli değil, cennette devam ederiz.”
“Birden çok mu cennet var yani ? Yoksa orada da milletlere ve dinlere göre bölünecek miyiz ?”
İnsanlar her çağda, kendi düşüncelerinin sonucu olduğuna inandıkları görüşler dile getirir ve duruşlar benimser, halbuki bunlar aslında ‘ çağın ruhu ‘ndan kaynaklanır.
Yenikler her zaman kendilerini masum kurbanlar olarak göstermek eğilimindedirler. Ama bu gerçeğe tam uymaz, hiç de masum değildirler. Yenildikleri içim suçludurlar. Kendi haklarına, kendi medeniyetlerine karşı suçludurlar.
Bana diyeceksin ki, çünkü biz zayıfız, bölünmüşüz, örgütsüzüz, teçhizatımız yetersiz. İyi de niye zayıfız? Niye Batı’nınkiler kadar güçlü silahlar üretmekten aciziz? Sanayimiz niye geri ? Sanayi devrimi niye bizde değil de Avrupa’da gerçekleşti? Niye biz az gelişmiş, zayıf ve bağımlı ülkeler olarak kaldık? Başkalarının suçu, başkalarının suçu diye hiç durmadan yineleyebiliriz. Ama er geç kendi eksikliklerimizle, kendi kusurlarımızla, kendi sakatlıklarımızla yüzleşmemiz gerekecek.