Dünyada büyük olmak en küçük olmaktan şüphesiz daha küçük ve gizli bir şeydi.
İnsanların daha büyük ve değerliyi, başkayı ve önemliyi hepi topu birkaç saniye bakarak geçtiklerini ve daha geçerken unutmalarını, sonra en sıradan ve kaba şeye tüm benlikleri ile eğilebildiklerini o zaman gördüm.
Reklam
“Herkesin içindekine bigane ben, herkesin içimdekine bigane kalmasına katlanarak yürüyen ben ve bunu normal bulmaya çalışarak hayata hala adapte olmaya çalışan ben, şimdi aslında yepyeniydim.”
“Kendi üzerinde duran bu ağırlıkla kendi üzerine yıkılandan başkası olamaz. Kendine yıkılan da böylelikle başkasına yıkılamaz.”
“Ah kendimi göremediğim yerler, beni nerde ne vakit görülür edecek, meraktayım.”
“Hafifçe arkasından baktım. Ruhumun bir halinin arkasından baktım. Başımı çevirince yeni geleni de görmüş oldum.”
Reklam
“Aldatılmada insandan umudu kesmenin eşsiz huzuru vardı. İnsandan kesilen umut, tanrıya yaklaştırıyordu. İnsandan ve dünyadan bir şeyler ummak, hele bulmak hatta olur ki sürprizlerle karşılaşmak ise eh artık başkaya gerek bırakmıyordu. Böyle bırakılıp unutuluverenin, tekrar bulunma umudu, bulunup değerli sayılma umudu ya da artık kaybolup tükenme umudu... Ah aldatılmak, hiçbir kucak bütünümü böyle sarmadı.”
“Anladım ve hissettim ki aldatıldığım an tanrıya yakın ve müteselli olduğum andı. Çay da, cam da, çorba da, kaşık da, her şey, koltuk ve halı da tüm yumuşaklığı ile bu hali sarıyor, en üstün ve yırtıcı halle elde edilmiş üstünlük gecelerinin bir zerresini bulamadığı zehirli akşamlara tuhaf bir hatıra bırakıyordu. Her şey dile geldi ve konuştu. Her şeyi anladım ve kabul ettim. İçimi sönmekte olan bir çini soba sıcaklığı, kederden uzak bir gecenin, fısıltısız, hiddetsiz, şeytansız bir odacıkta olmanın sonsuz tülü sardı.”
“Ama verecek, verilenin kıymetini bilecek, minnet duyacak, aldığını iyi yere sarf edecek, hayırlı yerlere kullanacak, hayırla yad edecek, verenle vermeyeni, nelere rağmen verenle, neleri olup da vermeyeni ayırt edecek insana rastlayamıyorum.”
Anlaşılan hayatta hiçbir zaman görünür bir yol açma gayretinde ve hareketinde olmamış.
Sayfa 95 - İletişimKitabı okudu
Reklam
Ne oluyor dendiğin­de olan hiçbir zaman anlatılan, sözü edilen hatta ihsas edi­len değildi. İnsanın kendisine olmasını istediğiydi. Çok üz­gün olduğunu söylemek üzülememenin tercümesiydi, perişan oldum demek hakkı ile ıstırap çekemiyorum demekti. Ve benzeri.
Sayfa 70 - iletişim yayınları, ikinci baskı, 2013
"Gençlik ateşli, yakıcı bir hastalıktır, hummadır, ben de tutulmuştum." Derdi.
Sayfa 107 - İletişimKitabı okudu
Ahret ancak hiçbir söylenen ile düşünülen ve hayal edilen ile beraber anılmayacak bir yer ise ki ben öyle umu­yorum, öbür dünya denmeyi hak eder. İncirle, üzümle, zey­tinle, köşkle, huri ile nehir ile... yok. İnsan söylerken sıkılı­yor, orda sıkılmak yok diyorlar bir de. O sıkılma bilmez salaklardan burada çok diyemiyorsun.
Dünya kendi ha­kikatleri hakkında tamamen yalancı ve ikiyüzlüdür. Dünya bir ahlaksıza namuslu ve saffet sahibi muamelesi yapan ada­mın perişanlığını ve zilletini, ona yüksek ve kutsal muame­lesi yapanı perişan ederek yaşatır.
Bana derler ki "Verilenler, günahları örter, perdeler." Ben de derim ki "Örtülüp, perdelenecek şeyleri azaltmak daha iyi değil mi?" Bana derler ki "Verenin malı artar." Ben de derim ki "Ma­lım artsın diye vermek, vermek midir, almaya hazırlık mı?" Bana derler ki "Öyle bir ver ki, sağ elin verdiğini sol elin görmesin, bilmesin." Ben de derim ki "Peki bu sağ elleriniz nasıl bu kadar meşhur oldu?"
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.