Depresif gurur
Depresif gurura sahip bireyler, depresyonlarını rasyonalize ederler ve bu durumun kendilerine bazı “avantajlar” sağladığına inanırlar. Örneğin, depresyonun derin düşünmelerini sağladığını, yaratıcılıklarını artırdığını, duygusal derinlik kazandırdığını veya belirli bir sanatsal veya profesyonel işlevi yerine getirmelerine olanak tanıdığını iddia edebilirler. “Depresyonum derinliğimi sağlıyor, o olmazsa işimi yapamam, aşık olamam, yaratıcı olamam…” gibi ifadelerle, depresyonlarını bir çeşit “gereklilik” olarak görürler. Bu tür bir tutum, bireyin depresyonuyla başa çıkma şeklinin bir parçası haline gelir ancak uzun vadede kişinin tedavi arayışını ve iyileşme sürecini olumsuz etkileyebilir. Depresif gurur, kişinin kendisine yardım etme fırsatını reddetmesine ve depresyonun pençesinde daha da sıkışıp kalmasına neden olabilir.
Ruminasyon
Depresyon hastalarında sıkça rastlanan "zihinsel çiğneme" eylemi olarak tanımlanabilir ruminasyon, bireyin aynı düşünceleri tekrar tekrar düşünmesi, bu düşünceleri sürekli olarak gündeme getirmesi ve bunlar üzerine yoğun bir şekilde kafa yormasıdır. Zihin, aynı düşünceleri tekrarlayan, sıkışıp kalmış ve döngüye girmiş gibidir.Ruminasyon özellikle küskün ve kindar bir pozisyonda olan örtük narsistlerde de görülür, ancak depresyondaki ruminasyonla farklı bir niteliğe sahiptir. Kişilik patolojisi olan depresyon hastalarında ruminasyon, geçmişteki olumsuz yaşam deneyimlerini ve travmaları anlamaya, anlamlandırmaya ve aşmaya yönelik bir çabadır. Bu süreçte birey, geçmişte bir yerde sıkışıp kalmış gibi hisseder ve ilerleyebilmek için geçmişte kalan, sıkıştığı yerden kurtulmaya çalışır. Bu yüzden odak, geçmişe dönüktür, fakat psikoterapi desteğiyle tekrar eyleme ve geleceğe yönelebilir.Örtük narsisizmde ise ruminasyon, sürekli yıkılmaya, başkalarını suçlamaya, kendine acımaya, kin ve nefret kusmaya dönüşmüş bir döngüdür. Bu, anlama ve aşma çabası değil, başına gelenlerin faturasını başkalarına kesme, onlara hayali de olsa bedel ödetme, had bildirme, kafa tutma çabasıdır. Örtük narsist birey, geçmişte her zaman başkaları yüzünden engellendiğini, başkaları yüzünden yanlış seçimler yaptığını ve yanlış yollara saptığını düşünür.
Reklam
Melanie Klein
Melanie Klein, hasedin insan psikolojisinin temel unsurlarından biri olduğunu savunur. Klein'a göre, bebek için ilk haset nesnesi, besleyici meme ve bu memeye sahip olan annedir. Bebek, memenin sonsuz süt ve sevgi verebileceğine, ancak annenin bu kaynakları kendi ihtiyaçları için sakladığına inanır. Bu inanç, bebekte hayal kırıklığına ve nefrete yol açar. Haset, dolayısıyla memenin ve onun sahibi olan annenin içindeki tüm kötülüklerin ve pisliklerin yansıtılması, annenin yaratıcılığının (yani en büyük yeteneğinin) bozulması ve tahrip edilmesi anlamına gelir. Klein'a göre, bebeklik döneminde yaşanan haset, yetişkinlikteki bireyin temel dinamiklerinden biri olmaya devam eder ve hasetle belirlenmiş kişi, etkileşime geçtiği diğerlerini kendi hasediyle kirleterek, onlardan aldığı her şeyi sürekli sorgular ve kendisine verilenlere minnettar olamaz.Özellikle, "Her şeyimi verdim, olmadı! Göğüme kuş tutsam, yaranamadım!" diye yakınan narsist yakınları için bu perspektif aydınlatıcıdır. Hasetle belirlenmiş narsist bireyin yaşadığı tatminsizlik ve onu sevenlere yaşattığı yetersizlik, değersizlik, çaresizlik hissine anlam kazandırmak için önemlidir.
TC KIZI
Yanlış yönlendirir ve ardından doğru yerde olmadığınız için sizi suçlar. Örneğin, “Gelmene gerek yok” der, gitmezsiniz. Sonra gelmediğiniz için surat asar, küser. “Ama sen gelme dedin” dersiniz; “Gelmek istemediğin çok belliydi” der. “Peki”, “Sen bilirsin”, “Nasıl istersen” der ama vurguyu öyle bir yapar ki, kendi istediğiniz şekilde davranırsanız bedelini ödeyeceğinizi anlarsınız.
Narsist birey ne kadar uyarılsa, ne kadar tüketsin hiç dolmayan kronik bir içsel boşluk hisseder. Bu boşluk; utanç, öfke ve hasedi besler, ezeli anksiyeteyi artırır; öz güvensizliğe, yetersizlik ve değersizlik algısına, derin ve sinsi bir kendilik nefretine yol açar. Narsist bireyin bütün bu olumsuz duyguları "duygusal kaos" başlığı altında toplayabiliriz. Çünkü öz farkındalığı ve iç görüsü çok düşük olduğu için narsist birey genellikle duygularının idrak, kabul ve itirafında değildir. Duygularının ayrımına varamaz, adını koyamaz, koysa bile kendine yakıştıramaz, ifade edemez, dolayısıyla onlarla baş edemez. Olumsuz duyguların bir kaos halinde yaşar ve onları kucağına düşen bir ateş topunu fırlatır gibi başkalarına yansıtır; agresyona ya da pasif agresyona tahvil ederek dışa vurur; tutarsız, orantısız, kaotik davranışlar sergiler. Narsisistik hiddet, oğu zaman haklı ve yerinde bir öfkenin ifadesi değil, agresyonla dışa vurulan başka bir olumsuz duygunun dökülüp saçılmasıdır.
Örtük narsist, kronik bir muhaliftir ve bu nedenle proaktif değil, reaktiftir. Var olabilmek için başka birinin, protagonistin harekete geçmesi, eylemde bulunması gerekir; bu sayede örtük narsist, karşı çıkabilir, eleştirebilir ve değersizleştirebilir. Kendini ötekinin üzerine basa basa “yükseltebilir” ve üstün konuma geçebilir. Örtük narsist için başkasının varlığı ve hareketi öncüldür, bu yüzden kendi yaşamının baş kahramanı olarak hareket edip, kendini gerçekleştiremez.
Reklam
681 öğeden 451 ile 460 arasındakiler gösteriliyor.