Ertesi gün “Kosova” Sahrası'nda, sabah namazından sonra saf bağlayıp namaza duran gâzilerin önünde iki şehid duruyordu. Bunlardan biri, duası kabul olup şehâdet şerbetini içen Sultan Murad, diğeri ise, O'nun tâlihsiz şehzâdesi Yâkub Bey'di!..
Sultan Murad, şehâdeti nihâyet kendisi arzu etmişti. Fakat Şehzâde Yâkub'un gencecik yaşta isyan etmek ihtimâli var diye boğdurulmasını bir türlü hazmedemiyorlardı. Pek tabii herkesten, Ali Paşa kadar devletin birlik ve beraberliği endişesiyle hareket ederek hislerine hâkim olması beklenemezdi.
Bu yüzden bu, “Birinci Kosova Harbi”nin galipleri, kazandıkları büyük zaferin hazzını tam manâsıyla hissedemiyorlardı. Arkasından bakakaldıkları iki mübârek şehidin kıvrılan yollarda bir görünüp bir gözden kaybolarak Bursa'ya doğru yol alan tabutları, zaferlerinin şan ve şerefi üzerine bir bulut gölgesi gibi düşmüş ve onu matlaştırmıştı. Gerçekten bir gün önce pek büyük bir zafer kazanmışlardı. Fakat bu, bir “yaslı zafer”di!..
Kanunî Sultan Süleyman döneminin tarihçilerinden olan Karamânî (öl.1610) de faydalanılan Osmanlı dönemi tarihçilerindendir. Babası Dımeşk Emevî Câmiî imamı olduğu için Dımeşk'te dünyaya gelmiş ve burada yetişmişti. Müellif eserini ensåb, terâcîm, edebiyat, meslek ve memâlik kitapları gibi kaynaklardan faydalanarak meydan getirmişti. Hilkatten başlayarak kendi dönemine kadar genel bir İslâm tarihi olan bu eserden, Selçuklular dönemine tekabül eden Abbâsî ve Fâtımî halîfeleri hakkında verdiği bilgilerden istifâde edildi.
Ali Paşa:
“Efendimiz!..” dedi. “Her şeyden ehemmiyetli olan husus, devlet ve milletimizin bekasıdır. Bu da, ordumuzdaki birlik ve beraberliğe bağlıdır. Bence ilk yapılacak iş, birâderiniz Yâkub Bey mes'elesini halletmektir!..”
Yıldırım Beyazid, “Paşa Hazretleri!.. Düşündüğün tedbir nedir?” diye sordu.
Bunun üzerine Ali Paşa daha açık konuşmak lüzum ve ihtiyacını hissetti ve: “Sultânım!..” dedi. “Tedbir odur ki, Şehzâde Yâkub'a acele bir haberci göndererek Sultan Murad Efendimizin kendisini çağırttığını bildirelim. Geldiğinde çadırda tertibat olarak O'nu yay kirişiyle boğduralım”
Bizi korkutan ölüm değildir.
Bizi korkutan haddinden fazla yaşamaktır.
O yüzden biz ne haddimizden fazlasını yaşarız
ne de hak etmeyen birine haddinden fazlasını yaşartırız.
Sultan Sencer' i ve Sultan Alparslan' ı sarhoşlukla itham ediyor. Akşamları eğlence masalarından sarhoş olarak ayrıldıkları iddiasını ilk defa bu kitapta gördüm.
Genel olarak işlenen olaylar çok sığ kalmış ve kaynakça kısmını da yeterli bulmadım. Bazı kaynakların erişim tarihi kısıtlanmış.