Sümeyye

191 syf.
·
Not rated
Sardalye Sokağı
Sardalye SokağıJohn Steinbeck
7.5/10 · 3,033 reads
Reklam
Örneğin, insanların doğum günümü unutmalarından hiç yakınmıyordum; bu konudaki sessizliğime belli bir hayranlıkla şaşıp kalıyorlardı. Oysa kayıtsızlığımın nedeni daha derinlerde gizliydi: Kendime acıyabilmek için unutulmayı istiyordum ben. Çok iyi bildiğim o en kutlu tarihten günler önce tetikte bekler, hataya düşeceğini umduğum kişilerin belleğini uyarabilecek hiçbir sözü ağzımdan kaçırmamak için dikkat kesilirdim. (Bir gün, bir evin takviminde değişiklik yapmaya bile niyetlenmemiş miydim?) Yalnızlığım iyice kanıtlandığında, kendimi erkekçe bir hüznün güzelliğine bırakabilirdim.

Reader Follow Recommendations

See All
O kadar doğru ki bu, kendimizden iyi olanlara nadiren sırrımızı açarız. Onların yanından daha ziyade kaçarız. Tersine, çoğu zaman kendimize benzeyen ve zayıf yanımızı paylaşan kimselere açarız içimizi. Demek ki kendimizi düzeltmeyi ya da iyileştirmeyi istemeyiz: Çünkü bunun için önce kusurlu diye hüküm giymek gerekir. Halbuki yalnızca acınmayı ve yolumuzda cesaretlendirilmeyi dileriz. Kısacası hem suçlu olmamayı hem de kendimizi arındırmak için çaba göstermemeyi isteriz.
Size söylemiştim, mesele yargıdan kaçıp kurtulmaktır. Yargıdan kaçmak zor insanın kendi doğasını sevdirmesi ve bağışlatması alengirli bir iş olduğundan, herkes zengin olmaya çalışır. Niçin? Bunu merak ettiniz mi hiç? Güç kazanmak için elbette. Ama özellikle de zenginlik insanı peşinen verilecek yargıdan uzak tuttuğu, metrodaki kalabalıktan ayırıp nikel kaplı bir arabaya kapattığı, korunaklı geniş park yerlerinde, yataklı vagonlarda, lüks kamaralarda diğerlerinden ayırdığı için. Zenginlik, aziz dostum, henüz aklanma yerine geçmese de elde etmekte daima fayda olan bir ertelemedir.
Reklam
Mutluluğunuz ve başarılarınız, ancak bunları cömertçe paylaşmaya razı olduğunuz takdirde affedilir. Ama mutlu olmak için başkalarıyla fazla ilgilenmemek gerekir. Bu noktada çıkış yolları kapanır.
Aramızdan yeni ayrılan dostları ne kadar severiz, değil mi? Ağızları toprakla dolduğu için konuşamaz olan hocalarımıza ne kadar hayranızdır! Saygı o zaman kendiliğinden gelir, belki de yaşamları boyunca bizden bekledikleri o saygı. Ama ölülere karşı hep daha dürüst ve daha cömert olduğumuzu biliyor musunuz? Nedeni basit! Onlara karşı bir yükümlülüğümüz yoktur da ondan. Özgür bırakır bizi onlar, böylece zamanımızı rahatça kullanabilir, saygıyı boş zamanlarımızda bir kokteyl ve sevimli bir sevgili arasına sıkıştırabiliriz. İllaki bir sorumluluk yükleyeceklerse, belleğe yüklerler, bizimse belleğimiz zayıftır. Hayır, dostlarımızda sevdiğimiz şey ölümün tazeliği, acısı, heyecanımız, eninde sonunda kendimizdir!
Kimi zaman dansın, hafif alkolün, zincirimden boşanışımın, herkesin kendini hoyratça bırakışının beni hem yorgun hem doygun bir coşkuya sürüklediği o gecelerde geç vakit, yorgunluğun son noktasında ve bir an için varlıkların ve dünyanın gizemini sonunda anladığım duygusuna kapılıyordum. Ama ertesi gün yorgunluk yok oluyor, onunla birlikte gizem de uçup gidiyordu; ben de yeniden atılıyordum. Böylece koşup duruyordum, her daim dolu fakat hiçbir zaman doymamış vaziyette, nerede duracağımı bilmeden, ta ki müziğin kesildiği, ışıkların söndüğü güne, daha doğrusu geceye kadar.
Sümeyye
@sumeyye00·Started reading a book
Düşüş
DüşüşAlbert Camus
8.1/10 · 15.2k reads
Sümeyye tekrar paylaştı.
Hepimiz, en sade, çıkar kokusu olmayan işlerde bile hesaplı hareket ederiz, hem bunu farkına varmadan yaparız. Üstelik daima kendi kendimizi aldatarak, soyluluktan bir an ayrılmadığımızı iddia ederiz.
Sayfa 102 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Yurdundan dışarı adımını atmamış adam, ne kendi yurdunu ne de başka ülkeleri tanır. Özgürlüğünü yitirmemiş insan, ruhunun yüce yanlarından da, zayıf yanlarından da habersizdir.
Sayfa 144Kitabı okudu
881 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.