Ancak hiçbir şey eskisi gibi değildi; sürekli sağa sola kayıp görüntüyü bozan şeffaf kopya kâğıdıyla çoğaltılmış gibiydi her şey ve öncekinden geri dönülmeyecek biçimde farklıydı.
Acıyı yok etmek isteyen ölümü de ortadan kaldırmak zorundadır. Ama ölüm ve acısı olmayan hayat insani bir hayat değil ölmemişlik hayatıdır. İnsan hayatta kalmak uğruna kendini ortadan kaldırır. Muhtemelen ölümsüzlüğe de erişecektir ama hayatı pahasına.
Palyatif toplum bir olumluluk toplumudur. Karakteristik özelliği sınırsız bir müsamahadır. Çeşitlilik, topluluk ve paylaşma temel sloganlarıdır. Düşman olarak öteki ortadan kaldırılır. Sermaye ve enformasyonun ivme verilmesi gereken dolaşımı en yüksek hızına ötekinin bağışıklık direnciyle karşılaşmadığı zaman ulaşır. Bu nedenle geçişler düzleştirilir, eşikler çıkarılır, sınırlar ortadan kaldırılır. Ötekinin bağışıklık direnci esaslı bir şekilde düşürülür.
Neoliberal mutluluk dispozitifi bizi ruhsal iç gözleme zorlayarak mevcut iktidar ilişkileriyle ilgilenmekten alıkoyar. Herkesin, toplumsal ilişkileri eleştirel bir gözle incelemek yerine, sadece ve sadece kendisiyle, kendi ruhsal durumuyla ilgilenmesini sağlar. Sorumlusu toplum olan özelleştirilir ve psikolojinin alanına aktarılır. Düzeltilmesi gereken toplumsal değil kişisel durumlardır. Aslında iktidar ilişkilerine uymaya zorlayan bir nitelik taşıyan ruhun optimize edilmesi talebi toplumsal bozuklukların üzerini örter. Böylece pozitif psikoloji devrimin sonunu ilan eder. Devrimciler değil motivasyon antrenörleri sahneye çıkar ve hoşnutsuzluk, hatta öfke gibi duyguların belirmesine engel olurlar.
Ürpermekten âciz bir bilinç, şeyleşmiş bir bilinçtir. Deneyim yaşamaktan yoksundur, çünkü deneyim "varlığın özsel başkalığının alışılmış olan karşısında kendini açığa vurduğu acıdır öz olarak".