Olanaksızlıklar ortadan kalkıp da düşlerin puslu özleri elle tutulur bir gerçekliğe dönüştüğünde keyiften ya da acıdan çıldıracağımız yerde kendimizi sakin ve hatta pek soğukkanlı halde bulmamız sıklıkla rastlanan bir şey değil midir?
Hayatında bir an gelir, her insan kendini böyle açık bir kapı önünde bulur; her insan, bir an gelir, tüm görünen nesnelerin simgeden başka şey olmadığını geçirir kafasından, simgenin arkasında da evrensel ruhun, ezeli ve ebedi yaşamın bulunduğunu düşünür. Ama karşısına çıkan kapıdan içeri giren, bu dünyanın güzel ve hoş görüntülerini verip karşılığında o vakte kadar ancak sezgilerde algılamış içsel gerçeği elde etmeye yanaşan pek az kişi vardır.
“ne yiyip ne içeceğiz?” diye canınız için, “ne giyeceğiz?” diye bedeniniz için kaygılanmayın. can yiyecekten, beden de giyecekten daha önemli değil mi? matta 6:25