"O kadar çok kendimle uğraşıyorum, yüreğimde öyle fırtınalar esiyor ki diğer insanları kendi hallerine bırakmayı tercih ediyorum ; keşke beni de kendi halime bırakabilseler."
Ey sevgilim, dinle
Aşığının masalını;
İnsan hüzünlenir
Dostu onu yüzüstü bırakınca.
Ancak o zaman anlar
Dostların sadakatsiz olduğunu;
Birkaç küle dönüşür
Söyledikleri her şey.
Ölüm bazen o denli çabuk gelmiyor. Ölümle savaşmak gerekiyor. Gülünecek en uygun anda gülmeyi kasıklarıma hapsedişim bundandır belki. Ölmeye yatarken ölümle savaşmak gerekeceğini düşünmemişim.
Aslında gerçekten rahatlamaz , avunur ademoğlu... Belki de avunmamız bile kendi sanımızdır. En iyi avuntu da dünyadan vazgeçtiğimize, hırsları zincirlediğimize kendimizi inandırmak... Yalan da olsa inandırmak...
En kötüsü kendi kendimizle çoğu zaman çelişmeli yaşadığımız halde başka bir insanla birlik kurmaya , duygularımızı birbiriyle hiç ayrıntısız eşleştirmeye çalışıyoruz.
Artık hayatı bırakmak, ölüme sığınmak gerekiyor. Bunun nedenlerini şimdi şu satırları yazarken tamamıyla açıklayabilecek durumda değilim. Kafama üşüşen karanlık düşünceler arasında bunaldım. Kurtuluşu ölümde arayacağım..