Akhilleus gerçekten kastettiği şeyleri söylüyor, karşısındaki öyle yapmazsa da şaşırıyordu. Bazıları bunu budalalıkla karıştırabilir. Oysa her zaman yürekten gelen şeyleri söylemek de bir tür deha değil midir?
Çoğu fantastik eser gibi ilk 100-150 sayfada yahu neler oluyor bu insanlar kim dedirtse de sonradan olaylar açığa çıktıkça hız kazanıyor ve
sayfa üstüne sayfa çevirtiyor. Yale Üniversitesi kampüsünde geçen bu kitapta büyü yeteneğinin zengin bir azınlık tarafından nasıl kötüye kullanıldığını (biraz spoiler ama şaşırtmaz diye düşünüyorum) ve bunun baş karakter Alex tarafından ortaya çıkarılışını takip ediyoruz. Bu sırada Alex bir diğer karakterin gizemli bir şekilde ortadan kayboluşunu da araştırıyor. Tek başına bir eser sandığım için okudum ama seriymiş, bu sene içinde ikinci kitabı çıkacak diyorlar, merakla bekliyorum mecbur. Bu kitap bariz bir şekilde kocaman bir evrenin giriş/ tanıtım kitabı, o yüzden diğer kitaptan beklentim yüksek. :)