Günlük dilde kullanılan bir söz vardır: "Allah mekândan münezzehtir." Aslında Cenab-ı Hakk var ettiği her şeyden münezzehtir. Mekândan da, zamandan da, insandan da, kainattan da, evrenden de, Melekten de, cinden de, her şeyden münezzehtir. Hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Cenâb-ı Hakk Kur'an-ı Kerim'de kendisini ifade ettiği gibi "Şüphesiz Allah, alemlerden müstağnidir. (O'nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur)
Cabir b. Abdullah'a , Allah Rasûlü'nün ashâbından birinde kendinin bizzat Rasûlüllah'tan duymadığı bir hadis olduğu haberi ulaştığında bir deve satın aldı; bir aylık yolu katedip Şam'a ulaştı, Abdullah b. Üneys'ten "Haşr" hadisini dinleyip hemen Medine'ye geri döndü. İlerleyen yaşına aldırmadan Mısır'a, Mekke'ye rıhleler yaptı. Sahâbe; Kur'an-ı Kerim'i nasıl anlayacağını, nasıl yaşayacağını ve hayata nasıl tatbik edeceğini Sünnet'ten öğrendi.
Reklam
Asr-ı saadet ve nur-u nübüvvetten uzaklaştıkça karanlık daha da artmakta, sapıklık ve inkârın her türlüsü etrafımızda kol gezmektedir. Bir tarafta, Kur'anda yanlışların bulunduğunu ve bunun vakit kaybetmeden düzeltilmesi gerektiğini söyleyenler. Diğer tarafta Rasûlullah Efendimiz Sallallahu aleyhi ve Sellem'in hadisi şeriflerini inkâr edenler, Efendimiz Sallallahu aleyhi ve Sellem ne buyurdu veda hutbesinde:" Ey mü'minler! Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah'ın kitabı Kur'an-ı Kerim ve Peygamberin sünnetidir".
Mevlâ'ya itikad; evvelâ bilmek sonra inanmakla olur. İşte o inanmaya itikad denir. Bu itikadı kimden öğrenmek lâzımdır? Hakkıyla bilenden. Hakkıyla bilen de kimdir? Allah'ın kitabını okuyanlardır. Yahudi ve Hristiyanlar tembellik ettiler, kitaplarını açıp okumadılar. Bundan sebep de Mevlâ'yı hakkıyla bilemediler. Hak'dan habersiz kötü niyyetli insanlar da onları kolaylıkla dalâlete sürüklediler. Bugün de Kur'an-ı Kerim'in muhteviyatından habersiz olan insanları şiiler, hariciler, mutezi'le ve bunun gibi ehl-i sünnet ve'İ-cemaat mezhebinin dışında olan diğer bir takım fırkalar kendilerine çekerek onlara kendi inançlarını aşılamaktadırlar. Ama bir kimse ehl-i sünnet ve'l-cemaat'a mensub bir âlimden itikadını tam olarak öğrenmiş olsa bu durumlara düşmez.
Kelime-i Tevhid Hatmi
Ehl-i sünnet âlimlerince, ölenin ardından yapılan hayırların, sada kaların, dua ve istiğfarların, okunan Kur'ân-ı Kerim tilavetlerinin vesair zikirlerden hâsıl olan sevap ölünün ruhuna bağışlanabilir. "La ilahe illallah'ı çok söyleyerek imanımızı tazeleyin!", "Zikrin en faziletlisi la ilahe illallah'tir" gibi
Tasavvuf yolundan maksat, Kur'ân-ı Kerîm ve sünnet-i seniyye üzere bir hayat ve Allah Teâlâ'ya giden yolda engelleri kaldırmak, maddi ve manevi güzel hasletlerle süslenmektir.
Reklam
285 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.