Kitabı, okurken içinde konular hakkında belgesel veya araştırma yaparsanız,size çok büyük katkısı olacaktır. Herkitap da hemen hemen içinde geçen konular
hakkında belgesel veya araştırma yaparak okurum. Bu sayede kitabın bana vermek istediğinden daha fazla
bilgi veya konu hakkında fikir sahibi olur ve öğrenirim. Kısacası size ufak bir tavsiye
Emil Michel Cioran, filozof, aforist ve denemecidir. Aslen Rumen dir ama Fransa da yaşamış ve Fransızca ya da hakimdir. Eserlerini hem Rumence, hem Fransızca yazmıştır. Kötümser bir yazar olarak onu yorumlamak doğru olacaktır. Aforizmalarında da, felsefi tarzında da bunu görmek mümkündür. Acı, çürüme ve nihilizm kitaplarında bol bol yer alır, bunu
Bu kitabın, değerli yazarlarımız Soner Yalçın ve Doğan Yurdakul tarafından ele alındığı yıllarda ben yurt dışındaydım ve o zamanlar gençliğinde vermiş olduğu bir yaşam hevesi ve enerjisi ile böylesi meselelere çok uzaktım. Özelikle 90’lı yıllar, Almanya’da yaşayan biz Türkler ve Türkiye’den çalışmak için oraya göç etmiş olanlar ile birlikte, başka
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski!
Her eserini okurken kafasının farklı bir bölümünde dolaştığınız bir insan. Ne insan ama. Kafasında bir oda kiralasa yerleşebilirdim oraya. Orada seneler boyu hiç sıkılmadan yaşamımı sürdürebilirdim. Buna ispatım ise yüzyıllar geçmesine rağmen hâlâ eserlerinin zirvede yer alması. Nitekim bu kitap da onu zirveye
Yazarımız Colette Dowling 23 farklı dile çevrilen bu kitabını, kendi uyanışı sonrasında görüştüğü pek çok kadına ve tabi ki kendine dair yaptığı analizler neticesinde 1981 senesinde kaleme almıştır.
"Yaşamının tamamını kocasını düzenli tutmaya ve çocuklarını “korumaya" adayan kadın bir aziz değil, sığıntıdır." diyen yazar
1. Utanç bir prangadır. Kendini azat et.
2. Yeteneklerin hakkında endişelenme. Sevme yeteneğin var. Bu yeter.
3. Diğer insanlara karşı nazik ol. Evrensel boyutta onlar sensin.
4. İnsanlığı teknoloji kurtarmayacak. İnsanlar kurtaracak.
5. Gül. Sana yakışıyor.
6. Meraklı ol. Her şeyi sorgula. Şimdinin gerçeği gelecekte bir hikaye olacak
Kitap, 1607 yılının Kasım ayında, bugünkü ABD topraklarındaki bir limana yanaşan ve içinde sadece erkeklerin bulunduğu üç gemiden inen insanların bu topraklara ayak basmasıyla başlıyor. Ve bugün tüm dünyayı etkisine almış bir süper güç olan ABD'nin 1607 yılından başlayıp, 1950 'li yıllara kadar olan yaklaşık 350 yıllık tarihini anlatıyor.
Harika bir kitap okudum. Neden harika? Çünkü masallara bakış açımı değiştirdi, geliştirdi. Diğer bir deyişle, ufkumu açtı. Kitapta masallarla ilgili pekçok detay mevcut. Ama ben hepsinden değil sadece kitapta masallarla ilgili en çok bahsedilenlerden ve benim de en çok ilgimi çeken 4 kısımdan bahsedeceğim.
Beni en çok şaşırtan ilk konu
Uluslar, krizleri fırsata çevirebilir mi? Çevirebilirse ne olur? Çeviremezse ne olur? Jared Diamond, Tüfek-Çelik ve Mikrop eserinden sonra seri olarak Çöküş ve Yükseliş eserlerini ele aldı. Bu eserde birkaç ulustan yola çıkarak, bu ulusların içine düşdükleri krizlerden nasıl çıktığını ve nedenli dünya siyasi tarihinde yer ettiğini çok güzel kıyaslamalar ile analiz etmekte. Kişisel yaşantısından örnekler verip, yaşadıkları sorunları nasıl fırsata çevirdiğini anlatıp, işleri rayına koymasını ele aldığı gibi ulusların da içine düştükleri olumsuz durumları kendi lehlerine çevirerek tedrici bir şekilde geliştiklerini gösteriyor. Her ulus ve devlet için kırılma anları var, kimi millet ve devlet bu kırılma anlarında ya tarih sahnesinden silinip gitmiş ya da Almanya ve Japonya gibi yok olmaktan var olmaya hatta ötesine geçip, süper güç olmaya yol almıştır. Eser de bazı devletler üzerinden akılsal çıkarımlar yapıp, özellikle gerikalmış devletlerin bu çıkarımlardan yararlanmaları için çok önemli bilgiler sunmuş. Okuyacak olan herkese iyi okumalar dilerim. Hiçbir suretle sıkılmadan okuyacağınız bana göre 10 üzerinden 10 puanlık bir eser.
"İnsanlar doğarken eşit değillerdi."
Animesini çok severek izlediğim için mangasını almaya karar vererek okuduğum bir kitap oldu benim için. Elimde kitap olarak bulunan ilk manga da..
Konusuna gelirsem, Midoriya'nın yaşadığı dünyada insanların çoğunda "özgünlük" adı verilen süper güçler var. Bu güçleri iyilik için kullanmayanlar da olduğu için zamanla toplumda "kahramanlık" mesleği çıktı. Midoriya ise kahraman olmayı çocukluğundan beri isteyen ama özgünlüğü olmayan bir çocuk. Özgünlüğü olmamasına rağmen profesyonel bir kahraman olmak için çok ünlü olan U.A. Lisesi'ne (kahraman yetiştirmede en beğenilen okul) gitmeyi planlıyor. Özgünlüğü olmadan sınavları geçemeyeceğini ve bir kahraman olamayacağını düşünürken hayran olduğu (toplumun bir numaralı kahramanı olan) kahraman All Might ile karşılaşıyor ve dengeler değişiyor.
All Might kendi özgünlüğünü Midoriya'ya devretmekten bahsediyor. (One For All adlı güç kişiden kişiye geçebilen tek özgünlük.) Ve böylece Midoriya'ya kahraman olabilmek için bir yol açığa çıkıyor.
İlk ciltte konu temel olarak buydu ama ben ilerleyen cilttleri daha çok merak ediyorum, mangasını okumama rağmen, çünkü okulda eğitim gördüğü zamanlar ve 1-A sınıfı öğrencileri çok hoşuma gidiyor.
Kapak tasarımından cildine kadar her şey mükemmeldi. Çizimler çok ayrıntılı ve güzeldi. Hem izlemenizi hem okumanızı tavsiye ederim.
“Yaradan, insanları gerçekten de yetersiz mi yarattı? Gerçekten de Profesör Salvator’un, insan bedenine tam bir görünüm vermek için müdahale etmesi mi gerekiyor?”
“Sovyetler Birliği’nin
Emile Zola 'nın yirmi yılı aşkın bir sürede yazdığı , içlerinde ''Nana, Germinal, Bir Aşk Sayfası, Meyhane '' gibi ülkemizde çok tanınan eserlerin de bulunduğu, yirmi kitaplık ROUGON-MACQUART serisinin ilk kitabı.
Kitapta yazar, serinin ilk kitabı olması nedeniyle, öncelikle her iki ailenin de nasıl oluştuğunu, yani nasıl ortaya çıktıklarını
Lütfen bu kitabı okumayı daha fazla erteleme.
Spoiler içerebilir! :)
Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, bana göre Orwell'in kutsanmış kaleminden çıkan alegorik ve politik bir distopya harikası. Distopyalar, gelecek nesil için her zaman bir uyarı niteliğinde olmuşlardır. Hangi distopik eseri okursanız okuyun benliğinizden bir parça, bir iz bulacaksınız.