"Sen, kendinin inkarı, cini, cinneti, falcısı, delisi, şüphecisi, uğursuzluk ve kötülüğü olacaksın.
Kendi alevinde, kendini yakmak istemelisin. Kül olmadan nasıl yenileneceksin?"
Bugün biz Septiklik (şüphecilik) ve Septik (şüpheci) terimlerinden "felsefede veya metafizikte insanın duyularının veya aklının yetersizliğinden dolayı gerçekliğin bilgisine erişemeyeceğini, görünüşün gerisindeki gerçekliğe ulaşmanın hiçbir şekilde mümkün olmadığını ileri süren bir öğreti"yi ve bu öğretiyi savunan kişileri anlarız.
Ancak Antik çağda, Helenistik dönemde ortaya çıkan ve kendilerini Septikler (skeptikoi) olarak adlandıran bir grup insanın 'Septiklik'le kastettikleri şey belli ölçüde bundan farklı bir şey olmuştur.
Yunanca 'skepsis' kelimesi normal kullanımında 'bir şeyi ele alma, inceleme, bir şey üzerinde düşünme' anlamına gelmektedir. Kelime bu genel anlamından hareketle aynı zamanda ve daha özel olarak insanın herhangi bir konuyu araştırma ve incelemesini ifade etmek üzere kullanılmaya başlamıştır.
Bunun sonucu olarak bir süre sonra 'filozof ve bilim adamlarının herhangi bir konu üzerindeki yöntemli soruştur ması'na işaret etmeye başlamıştır. Böylece 'Septik' kelimesinin kendisi özel olarak 'felsefi araştırıcı, soruşturmacı' anlamını kazanmıştır.
Sayfa 438 - İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYINLARIKitabı okudu
Sen kendi kendinin inkarı, büyücüsü, falcısı, delisi, şüphecisi, uğursuzu ve kötülüğü olacaksın. Kendi alevinde, kendini yakmak istemelisin. Daha kül olmadan, nasıl yenileceksin!
Yine de bilebildiğimiz kadarıyla, Pyrrhon şüpheciliğini oldukça olağanüstü şekillerde yaşadı. Onu koruyacak arkadaşları olmasaydı, yeryüzünde geçirdiği zaman çok kısa olurdu. Uzun yaşamak için her aşırı şüphecinin, kendisinden daha az şüpheci olan insanların desteğine ya da bolca şansa ihtiyacı vardır.
Şüphe etmek düşünmenin bir şeklidir ve ben şüphe ederken de düşünüyorum. Yani herhålükarda düşünüyorum. Düşünüyor olmamın ön şartı, var olmam. O hâlde varım. Düşünüyor olmam, var olduğumun en önemli ve tartışmasız kanıtıdır. Bir kimse, bir şüpheci, her şeyden şüphe edebilir; ancak düşündüğü müddet, düşünürken, kendi varlığından emindir ve bu anlamda elde edilen bilgi, hiçbir şüphecinin tartışamayacağı kadar kesin, yakîn ifade eden bir bilgidir. Bu bilgi insanın kendi varlığı ile alakalı olduğu için dış dünyayı iktiza etmez; sadece zihni olanı ve zihinde olanı -buna burada inceliklerine ve farklarında dikkate etmeden kabaca şuur da diyebiliriz- ihtiva etmektedir. İnsan, o zaman, kendisini ve kendinde olanı yakinen bilir. Zihinde ne var sorusunu sorduğunda Descartes, uzun müzakerelerden sonra, "mükemmel varlık" fikrine ulaşıyor