Birey aşağıdaki cümleleri kendisi için kurabiliyorsa, sağlıklı narsisizme
sahip olduğu söylenebilir.
Kendimi tanıyorum, kim olduğumu biliyorum.
Olduğum halimle kendimden memnunum.
Fiziksel niteliklerimi, başarılarımı ve yeteneklerimi kabul ediyorum ve
bunlardan hoşnutum.
Kendime bugün ve gelecekte güvenim var.
Bana yakın olmuş, sevdiğim ve beni seven, anladığım ve beni anlayan,
destekleyen başkaları var ve onların bendeki içsel temsilleriyle kurduğum bir iç
dünyaya sahibim.
Başkalarıyla olumlu, yapıcı, sürdürülebilir ilişkiler kurabiliyorum.
Cinsel, duygusal ve sosyal ihtiyaçlarımı başkalarıyla karşılıklı alışveriş ve
uyum içinde tatmin edebiliyorum.
İrademi anlam yaratabileceğim eylemlere aktarabiliyorum; bilimle, sanatla,
mesleğimle içtenlikle meşgul olabiliyorum.
Yıkıcı olabilecek dürtülerimi kontrol ve regüle edebiliyorum.
Vicdanımla uyumlu bir yaşam sürüyorum, doğru bildiğim yolda
ilerleyebiliyorum.
ANKARA'YA SARAY YAPMAK
Ankara'nın başkent yapılmasının iki anlamı var.
✓ Birincisi Osmanlı bir saray zihniyeti olup son zamanlarında tefecilere borçlanarak devleti kaybetmiş bir zihniyet olarak tarih olmuştur. Ankara küçük bir kasabadır. Atatürk sarayın olmadığı bir yeri özellikle tercih etmiştir. Toplumun kafasından saray
KAMULAŞTIRMA TAM BAĞIMSIZLIĞI GERİ ALMAK DEMEKTİR
Devletin bu tür kararlar alma hakkı her zaman vardır.
Yaşam pahalılığı artık sürdürülebilir değildir. Kamulaştırma dışında, üretim ekonomisi dışında bir çözüm yoktur. Tefecilik ile yola devam etmek daha fazla esaret demektir.
Kamulaştırma tam bağımsızlığı geri almak demektir.
Bu aynı zamanda bu ne anlama geliyor.
Özelleştirme yapan tam bağımsızlığı satanlardır.
Bağımsızlığı satmak ulusa ve yurda ihanet değil midir?
Bu zulme yirmi yıldır destek verenler, bu zulmü koltuk değneği gibi ayakta tutan muhalefeti alternatif görevler bu suça ortak oldunuz.
Neden satmalarına izin verdiğiniz tam bağımsızlığı şimdi neden geri almıyorsunuz?
Kimseye oy vermedim, bu zulme hep karşı çıktım ve sonunda haklı çıktım.
Dün Cumhurbaşkanı'na devrim ve kamulaştırma kararları alın diye yazdım. Bu fırsatı da tepiyor. Olan hepimize oluyor.
Biz cehalet ve ihanete katlanmak zorunda mıyız?
Önder Karaçay
YAZDIKLARIMI BATI ÜLKELERİ OKUYOR TÜRKLER NEDEN OKUMUYOR?
Okuyan bir toplum olmuş olsaydık bu halde mi olurduk sorusu yazının başlığı sorunun yanıtını veriyor.
Çok üzücü olmasına rağmen gerçek bu.
Yüzleşiyoruz kendimiz ile ve acısı artan çare arıyor. Acıya dayanıklı hale gelmiş acı bağımlısı olan herkes emperyalizmin sömürgesini ayakta
İNSANLIĞIN AHLAK ANLAYIŞI NASIL OLMALIDIR?
Ahlak din kaynaklı mı olmalı? Yoksa yaşamın ve insanlığın ihtiyaçlarına uygun bir anlayış olarak mı gelişme göstermeli?
İnsanlığın üzerinde düşünülen ve tartışılan temel konu olan ahlak, doğru ile yanlış arasındaki farkı belirleyen, insan davranışlarını yönlendiren değerler bütünü.
Ahlak, hem
Sizin dünyanız aklı başında insanların dünyası ise ben çıldırayım.
Biraz da dağ başımda çıldırayım.
Çünkü burda, bu koşullarda, ancak çıldırarak sürdürülebilir yaşam.
Doğayla uyumlu yaşam, sürdürülebilir tarım ve bilinçli sanayileşme ile yazılacak yeni bir sayfa toprağın kadim güzelliğini, doyuruculuğunu yeniden canlandırabilir.
Yaratıcı yıkım korkusu, Neolitik Devrim ve Sanayi Devrimi arasındaki yıllarda yaşam standartlarında sürdürülebilir bir artış sağlanamamasının başlıca sebebidir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün sahip olduğu ilmin ne anlama geldiğini Atatürk'ü dine yamama çabalarını boşa çıkarmak için açıklamak zorundayım.
Mustafa Kemal Atatürk'ün sözlerini bilmek, öğretmek, öğrenmek aşamasını geçtik. Şimdi o sözlerin manasını öğrenerek yarım kalan devrimi tamamlama aşamasına geçiyoruz.
İlim sahibi olmak