Bknz; alıştırılmış çaresizlik!
“Bir yandan yapmacık ve beylik laflarla ahkâm keserken öte yandan da üstüme çullandığını hissettiğim fiziksel ve manevi çöküntünün sıtma dışında başka nedenleri olduğunu daha açık bir şekilde ayrımsamaktan da kendimi alıkoyamıyordum. Söz konusu olan bunun üstüne bir de alışkanlıkların değişmesiydi, bir kez daha yeni bir ortamda yeni yüzler tanımaya, farklı şekillerde konuşmaya ve yalan söylemeye alışmam gerekiyordu. Tembellik neredeyse yaşam kadar güçlüdür. Oynamanız gereken yeni kaba güldürünün sıradanlığı sizi ezer ve sonuçta yeniden başlayabilmek için cesaretten çok alçaklığa gereksinim duyarsınız. Sürgün, yabancılık, budur işte, bir önceki ülkenin alışkanlıkları sizi terk ederken, diğerlerinin, yeni ülkeninkilerin, sizi henüz yeterince sersemletmediği insani zaman örgüsündeki o olağanüstü, şuurlu birkaç saat boyunca yaşamın gerçekten olduğu gibi amansız gözlemlenmesi.”
408 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 6 days
Kitabı okurken tanrılar, tanrıçalar diyarında mitolojik bir yolculuk yapıyorsunuz. Benimse sık sık sorguladığım kavram ölümlülüğün bizlere verilmiş bir lutüf mu yoksa zayıflık mı oduğu oldu. Tanrılar diyarı güç ve kibirle örülmüşken çıkardığımız tek sonuç tanrıları asla memnun edemeyeceğiz.. Ki bence kitap bunları sorgulamamızı sağlıyor. Kirkeye gelecek olursak kirke doğdu andan itibaren ölümlülere benzeyen sesi ve çirkinliği sebebiyle bir kenara atılmış, ötekileştirilmiş sevilmeyen bir kız çocuğu.. Bir ölümlüyü tanrıya çevirmesi ve bir tanrıçayı canavara çevirmesi sebebiyle tanrıların diyarından sürgün ediliyor ve sürgün edildiği adada kendi içindeki gücü, büyücülüğü güçlendiriyor ve yeni bir dünya mümkündür'ün vucut bulmuş hali oluyor. Ben keyifle okudum ve herkese tavsiye ederim
Ben, Kirke
Ben, KirkeMadeline Miller · İthaki Yayınları · 202134.3k okunma
Reklam
Varsın yolculuğumu tamamlamama izin vermesinler! Beni odama, dünyanın tüm nimetlerini ve zenginliklerini içeren o nefis memlekete cezalandırmak için mi sürmüşlerdi? Bir ambarda fare olmaktansa sürgün olmak yeğdir.
Çocukluğun sınırları korkunç. Çocukluğun soğuk geceleri gibi. Sınırları, olanaksızlığı, görüntüleri, hareketsizliği, çocukluğun dar sınırları korkunç. Büyüklerin, kendilerinin yetişkin, çocukların çocuk olduğunu düşünmeleri korkunç. Çocukken insanın çocukluk sınırlarına taşmasına izin verilmiyor. Oysa çocukken de dünyayı aynı gözlerle gördüğümü, aynı gözlerle, aynı düşünceyle, duygular ve sezgilerle kavradığımı anlıyorum. Yılların geçmesi ancak bu sezgileri, duyguları, düşünceleri, dünyaya bakan gözlerin algılamalarını çoğalttı, üst üste yığdı, dayanılmaz bir çığ biçiminde büyüttü. Ama şimdi çocukluğun tutukevinde değilim. Çocukluğun sürgününde değilim. Çocukluk tutukluk, çocukluk sürgün.
Sayfa 121 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
96 syf.
·
Not rated
Bir martının hayatını ve bize kendi sınırlarımızı aşabileceğimizi söyleyen, bir ders vermek amacıyla yazılmış masal türünde bir kitaptır. Bu kitapta Jonathan'ın hayatı, uçuş denemeleri vb. olaylar anlatılıyor. #kitapyorumu Kitapta sadece avlanmak için değil de uçmaya olan aşkından dolayı sürüden dışlanan ve sürgün edilen Jonathan Livingston adında martının hikayesi anlatılıyor. O sıradan bir martı değil öğrenmeye meraklı, azimli, sınırlarının farkında olan ve bunları aşmak için elinden geleni ardına koymayan, bildiklerini öğretmen edasıyla diğer arkadaşlarına yol gösteren bir martı. Aynı zamanda pilot olan yazarımız bizlere martılar üzerinden özgürlüğümüzün güvenliğimizden daha önemli olduğunu anlatıyor. Kitap kısacık ve nerdeyse yarısı resimlerle dolu. Altını çizdiğim üzerinde düşündüğüm çok nokta oldu. Kitap çok derin mesajlar içeriyor. Martı Jonathan’ın hikayesini kendi dilinden okumanızı tavsiye ederim. Onunla tanışmak inanın çok keyifli bir yolculuk olacak. #bookstagram #okudumbitti #kitaptavsiyesi #martı #jonathanlivingston #richardbach
Martı Jonathan Livingston
Martı Jonathan LivingstonRichard Bach · Epsilon Yayınları · 201167.9k okunma
376 syf.
·
Not rated
·
Read in 5 days
Bir solukta okuyup bitirdiğim bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Aslında hepimizin bildiği Truva Savaşı anlatılıyor. Truvalı Prens Paris, Sparta Kralı Meneleos'un karısı, güzeller güzeli Helene' i kaçırır. Ardından tüm Yunan krallarının orduları ile Truva'ya saldırır. Tabiki Tanrı ve Tanrıçalar da savaşta taraf tutuyor ve savaş 10 yıl sürüyor. Moiro'ların verdiği şeref sözü şudur;Akhilleus, Hektor'u öldürecek ama sonra sonra da Akhilleus ölecek. Bu hepimizin bildiği hatta filmini de izlediği destanın özü. Bu kitapta, Aristos Achaion, en iyi savaşçı,Akhilleus'un yaşam hikayesini, Kheiron'un oğlu, sürgün Prens Patroklos'un ağzından dinliyoruz. Aslında başından sonuna kadar bildiğiniz bir destanı, şiirsel bir dille, bir aşığın gözüyle bakacak, masalsı bir yolculuk yaşayacaksınız. Kesinlikle okuyun. Çok sürükleyici.
Akhilleus’un Şarkısı
Akhilleus’un ŞarkısıMadeline Miller · İthaki Yayınları · 202013.7k okunma
Reklam
406 öğeden 391 ile 400 arasındakiler gösteriliyor.