Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Amerikalılar, Avrupalılarla konuşurken bizim Şarklıların en büyük eksikliklerini hak e terbiye olarak gösteriyorlar;öyle ki aldatıcılığı, hırzılığı, hilekarlığı, müfsidliği hatıra getiriyorlar;hem bazıları gülerek:'' Sizin dininizde ahlak meselelerinden çok bahsediliyor, neden halkınız bu dini esasları tamamen unutmuş? '' diye soruyorlar...
Toprak satmadılar kanks ya
Haldî Beyin sözlerinde sınıf menfaatin tesir var deyip hatıra gelebilir, lâkin bu gibi tesirleriden uzak bir Türk subayı da bana, bu mealde sözler söylemişti: (..) Yahûdler, bu fırsatı elbette kaçırmamışlar, 200 lirayı ödeyp, 600 dönüm fevkalade iyi araziyi ele geçirmişler. Arap köylülerin de, “siz işte, ortakçılıkta kullanırız” diyerek aldatmışlar. Yer tam olarak ele geçirdikten sonra, Arapların hepisini, çoluk çocuğu ile yersiz yurtsuz aç bîlaç kovup göndermişler. “Kudüs- Şerifi IV”, Vakti, sayı 1323, 17 Ekim 1913, s. 2-3.
Sayfa 187 - ÖtükenKitabı okudu
Reklam
Kudüs..
Kudüs’ün Fransız bölgesinde, Fransız dil, Fransız kanunu, Fransız akçesi, Rus bölgesnde Rus dil, Rus kanunu, Rus akçesi, Alman ve İngiliz bölgelerinde de durum aynı... Bunlara Türk hâkimiyetinin, Türk parasının, Türk kanunlarının hiçbir dahil ve tesir olamıyor. “Filistin’den V”, Vakti 1248, 13 Temmuz 1913, s. 3.
Sayfa 124 - ÖtükenKitabı okudu
Bz Türkler çoğunlukla günlük ömür sürmekte olan halkız, maziyi de istikbal de asla aklımıza getirmiyoruz. İstkbal düşünmemek, maziyi unutturur; maziyi unutma istikbal hatırdan çıkarmaktadır. “Suriye’den X”, Vakti, sayı 1228, 18 Hazran 1913, s. 2-3.
Sayfa 76 - ÖtükenKitabı okudu
Osmanlı hükûmet memurları bir vilayette, br şehirde fitne çıktı mı “efendim, ecneb parmağı” diyorlar ve “ecnebi parmağından” şu arada para ile gelip karışan yabancıların tesirini murat edyorlar. “Suriye’den VII”, Vakti, sayı 1198, 12 Mayıs 1913, s. 2-3.
Sayfa 55 - ÖtükenKitabı okudu
Her millet millet halinde terakkisinin son çizgisine gitimeye kadar hak sahibidir. Başka mlletlere tabî hak tanınan kend kendilerine sahip olma, kend diller ile konuşma, okuma, okutma, iş yapma hakkını, Araplardan inkâr etmek nasıl mümkün? Kendne, kendi mlletine dünyanın her köşesinde bu hakkı isteyp, uğraşan kişi, başkalarına, başka milletlere bu hakkı reddederse Novoe Vremya mantığına düşer: Bu mantık, gülünç ve çirkin değil, pis ve iğrençtir... “Suriye’den V”, Vakti, sayı 1196, 9 Mayıs 1913, s. 2-3.
Sayfa 43 - ÖtükenKitabı okudu
Reklam
Arapların ırkçılığı
Araplar diyorlar: Biz Türkçe bilmiyoruz. Şimidiye kadar Türk hükûmet bize kendi dilini öğretmedi, öğretemedi, şimdiden sonra da öğretemez, hem Türkçe öğrenmeyi kendimzie gerekli de görmüyoruz. Türkçede bize fayda getirecek asâr yok. Türkçe, Arapçadan daha mükemmel, daha medenî bir dil değil; Türkçe ticarette, seyahatte, ilimde işimize yararlı değil. Türkçenin kenidis geniş, nazik, ilmî bir şey söylemek için mutlaka Arapçadan çok sayıda kelime alıyor. Şu dar, faydasız dille biz ne yapabilirz? Bzm kendi dilimz, Kur’an dil, dillerin en fash olan, cennet halkının konuşmakta olduğu ve Allah tarafından övülen dil. “Suriye’den V”, Vakti, sayı 1196, 9 Mayıs 1913, s. 2-3.
Sayfa 41 - ÖtükenKitabı okudu
Nasıl ben Türk’ün Fransız ya da Rus olmasını istemiyorsam, aynı şekilde Arap olmasını da istemiyorum. “Suriye’den V”, Vakti, sayı 1196, 9 Mayıs 1913, s. 2-3.
Sayfa 43 - ÖtükenKitabı okudu
"neden halkınız bu dinî esasları tamamen unutmuş"
Amerkalılar, Avrupalılarla konuşurken bzm, Şarklıların en büyük eksikliklerin ahlâk ve terbye olarak gösteriyorlar; öyle ki aldatıcılığı, hırsızlığı, hilekârlığı, müfisidlğ hatıra getiryorlar; hem bazıları gülerek: “Sizin dininizde ahlâk meselelernden çok bahsediliyor, neden halkınız bu dinî esasları tamamen unutmuş?” diye soruyorlar... Onların bu yerlerde, böyle sormaya, gülmeye, insaf gözüyle bakıp söylesek, yerden göğe kadar hakları var: Kendler blmem nerelerden gelip, mlyonlarca akçe döküp, mektepler, medreseler, hastahaneler, muayenehaneler, yetimhaneler, dârülviladeler, huzurevler yapıyorlar; “Suriye’den III”, Vakti, sayı 1187, 28 Nisan 1913, s. 2-3.
Sayfa 28 - ÖtükenKitabı okudu
Akçura'yı kazıklamışlar
İlk önce vapurdan inerken ben aldatmak istediler. Kayıkçıyla on dakkika pazarlık yapıp, beş kuruşa anlaşmıştık, gemiden çıkınca on kuruş ver diyerek ısrar etmeye başladı, en sonunda yüzüne beş kuruşu atıp, ayağımdan tutan elne değinekle çok sert bir şekilde vurup, arabacının yardımıyla elinden kurtulmak mümkün oldu. Doğrusunu söylemek lâzım, bu gibi durumlarda cahil halktan ziyade hükûmetin, ulemanın, memurların kusuru var. Hükûmet bu gibi rezillklere karşı br şey yapmıyor, ben kayıkçı ile bağrışırken önce polisten yardım istedim, “Ben karışmam!” dedi de çekip gitti. (..) Geldğm gün elime artık tedavülde olmayan sahte para verdiler! Sadece burada değil. İstanbul’da geçen paralara burada üç kuruş değer vermiyorlar! Burası ayrı bir padişahlık! Suriyellerin haklarını inkâr etmemek lâzım; artık fiyat sorarken, pazarlık yaparken buradakler İstanbul’dak satıcılardan daha usta. Barekellâh! Her şeye en azından üç kat fazla istiyorlar. Br kefiye alacak oldum, bir Osmanlı lirası deyp başladı, on beş dakikada bir mecidiyeye razı oldu. Ben satıcıdan da sabırlı çıktım, almadım. “Suriye’den III”, Vakti, sayı 1187, 28 Nisan 1913, s. 2-3.
Sayfa 28 - ÖtükenKitabı okudu
324 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.