(.......ya da merkez neresidir, surların ötesi berisi, içi dışı, bu kıyı karşı kıyı, mesela seni yakan şu güneşin adı "ne"dir, anan bir gün batımında bir çığlık biçimine girip memelerinin kenarına iki suskun gözyaşı döküp de, yeter diye, kimseye - ortaya - örtünün üstündeki kurabiye kırıntılarına, elma kabuklarına bağırdığı için kimsenin bağışlayamayacağı garip bir suskunluğa büründüyse güpegündüz... Ve sen bunun gerçekliğine dayanamayıp bir masal gibi içine sokup uyutmuşsan, sallamışsan tıngır mıngır ananın suskun çığlık beşiğini; sonradan öğrendiklerini işe yaramayacağını baştan bilerek, hep ilk kez duyduğun, alışamadığın bir çığlığı bilincine bir dantel gibi çıkır çıkır işleyerek ve birden fırlamışsan doktor çağırmaya.......)
Sayfa 75 - Metis Yayınları / Üçüncü Basım: Eylül 2023 / Alıntının Geçtiği Öykü Adı: Azzuro VecchioKitabı okudu
Ki­mi zaman yüreğin en derin noktalarından geliyormuşçasına içten gelen, hafif, sanki sessiz-suskun; kimi zaman bir duy­gulanma kaynayıp fışkırmasına yansımışçasına patlayarak, çığ­lık kopararak, kimi zaman bir yakınma iniltisi, kimi zaman bir kahrolmuşluk iniltisi...
Reklam
ßâzen Martıların Çığlıkları Kadar Suskun, ßâzen Dupduru ßir Su Kadar Çığlık Çığlığa... ~~~alıntı~~~
Bazen çığlık atsan da duymaz kimse ...
Doğur yalnızlığını bir insanın gölgesinde , suskun sözler işiterek... ' Zahide Karaman '
Nereye baksam gördüğüm sığlık. Bungunum ve suskun, Boğazımda yıllanmış bir çığlık.
Sayfa 202 - BEN ÜZRE - 11Kitabı okudu
1806'dan beri yaşadığımız... Etki tepki
Bir kadının boynuna yapışmış, sille tokat sıraya so­kuyordum; çocuğunu emziriyordu; kocası partizanlarla birlikti. Döndü, yüzüme baktı; bu bakışı hayat boyu unutmayacağım. Yaşadığım sürece yapma fırsatını bula­cağım tüm iyilikler içimin rahatlamasına yetmeyecek. Ağzını bile açmadı kadın ama içimde büyük bir çığlık duydum; “Bu kadar alçaldığın için utanmıyor musun Le­onidas?” Dondum kaldım. “Utanıyorum/’ diye mınldandım. “Utanıyorum ama askerim, özgür değilim, bağışla beni!” Kadın hiçbir şey demedi başını iyice dikip çocu­ğunu göğsünde sıktı, sıraya girdi. “Bu kadının elinde yet­ki olsa, kışlayı ateşe verir, hepimizi yakardı,” diye düşün­düm. “Çocuğu, bundan böyle süt değil, kin emecek,, nef­ret, öç emecek. Büyüdüğünde başkaldıranlara katılacak, babasıyla anasının yapamadıklarını o tamamlayacak. Yaptığımız haksızlıkların karşılığını pahalı ödeyeceğiz.” İnanır mısın sevgilim, bu düşünce beni avuttu. “Öy­leyse,” diyordum kendi kendime, “gaddarlığımız, yaptığı­ mız bütün kötülükler, horlamalar boşuna değil. Kurban­larımızın yüreğini uyandırıyor, katılaştırıyor. Bu köylüle­rin, hiç başkaldırmadan, hayat boyu eğiklik içinde uyu­ malarına fırsat vermiyor, tekmeleyerek uyandınyoruz.” Gerçekten uyanırlar; yakında, dağların, ovalan ezmek üzere aşağı ineceğini göreceğiz. Tann isterse o bebek başlarına geçecek, bugün kendini beğenmiş, suskun bir ananın kollarında sıktığı o bebek
Reklam
·
Puan vermedi
Yaşamın Ucuna Yolculuk
Sınırdan sınıra, uçtan uca kanat çırpan bir güvercin, tüm sınırları yok etmek üzere kanatlanmış. Her bir duvara çarpışta yaralanmış, örselenmiş. Yine de yılmamış, yok olmamış. Çocukluğundan beri varoluşsal problemlere kafa yoran, bir yorgun us. Uykusuz ve ağrılı. Üstelik doyumsuz. Yaşamın en derin gecelerine, en uzak kentlerine, en genç insanların sevgilerine, en erken sabahlarına gitmesine rağmen doyumsuz. Bir yüksekliğin, bir başına olduğu bir yüksekliğin en ucunda sürdürülmeye çalışılan bir yaşamın anlatısı Yaşamın Ucuna Yolculuk. Öyle bir yükseklik ki; İnemiyorsun, yaşayamıyorsun, ölemiyorsun. Sınırlar kadar hiçbir kısıtlamadan sıkılmayan ve kendi sınırları içinde kendine özgü sınırsızlığını kuran bir suskun çığlık. Akıllılık ile delilik, yaşam ile ölüm, sevgi ile sevgisizlik, varlık ile hiçlik iç içe. Kendisi dahil her şeye karşı öfkesi dinmeyen bir delişmen.
Yaşamın Ucuna Yolculuk
Yaşamın Ucuna YolculukTezer Özlü · Yapı Kredi Yayınları · 202112,1bin okunma
434 öğeden 421 ile 430 arasındakiler gösteriliyor.