Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ölüm gelecek ve bana senin gözlerinle bakacak- eski bir vicdan azabı yahut saçma bir günah gibi sabahtan akşama dek uykusuz, donuk, bizi izleyen ölüm. Gözlerin dilsiz bir çığlık, boş bir söz olacak, beyhude bir sessizlik. Bu yüzdendir her sabah kendi gözlerini görmen yalnız aynaya bakındığında ve o gün, ah, değerli umut, biz de öğreneceğiz hayat ve hiç olduğunu senin. Ölümün bir bakışı vardır hepimiz için. Ölüm gelecek ve bana senin gözlerinle bakacak. Bu, bitirmeye benzeyecek bir günahı, aynada yeniden beliren bir ölü yüzü görmeye benzeyecek, dinlemeye benzeyecek suskun bir dudağı, Dilsiz düşeceğiz ortasına burgacın.
nereye baksam gördüğüm sığlık. bungunum ve suskun, boğazımda yıllanmış bir çığlık.
Sayfa 202Kitabı okudu
Reklam
Sigaramın solgun dumanının yükseldiğini görünce aklıma Meran’ daki golf sahası geldi, iki ay önce orada oturup şelalenin köpüren sularını seyretmiştim. Aynı buradaki gibiydi, orada da uzaktan dinlediğimde ne kızıştıran ne serinleten güçlü bir uğultu yükseltiyordu, orada da suskun mavi coğrafyanın içinde dağılan anlamsız bir tını vardı. Fakat yarışın heyecanı artık iyice yükselmişti; şapkaların, şemsiyelerin, çığlıkların, mendillerin köpüğü yine kalabalığın kara dalgalarının üzerinde uçuşuyordu, sesler yine birbirine karışıyor, kitlenin devasa ağzından tek bir çığlık gibi çıkıyordu, fakat bu kez tınısı farklıydı. Aynı ismin bin kez, on bin kez, sevinçle, kulak tırmalayarak, kendinden geçmişçesine, ümitsizce haykırıldığını duydum: “Cressy! Cressy! Cressy!”
Sayfa 25
''Ah tüm bu karmaşa içinde bir kendi sesimi bulsaydım, benim de onların da sıkıntıları biter kaybolurdu. Bunun için var şu küçük sessizlikler, ben onları bozayım diye var. Sessizliğe katlanamam sanıyorlar, sessizlikten duyduğum korku nedeniyle bir gün, şu ya da bu biçimde sessizliği bozacağımı sanıyorlar. Bu nedenle duruyorlar ikide bir, beni aşırılıklara sürüklemek için duruyorlar. Ama uzun süre suskun kalmayı göze alamıyorlar, oyun bozulabilir çünkü. Hepsinin bir insan mırıltısı işitmek üzerine eğildikleri bu boşlukları sevmediğim doğru. Sessizlik değil, tuzaklar karşımdaki, yaralı bir maymun gibi, insan sesi sanacakları küçük bir çığlık, tek bir çığlık koparıp içine düşmek ve çığlığımı da attığıma göre sonsuza değin yok olmak için can attığım tuzaklar.''
Gelecek ölüm – gözleri gözlerin olacak sabahtan akşama dek, gözünü kırpmadan, sağırcasına, eski bir vicdan acısı gibi saçma bir alışkanlık gibi ardımızdan kovalayan bu ölüm gelecek bir gün Boş bir sözden ayrımsız olacak gözlerin aynada kendini gördüğünden ayrımsız her sabah, suskun bir çığlık, bir sessizlik olacak. Ey sevgili umut, o gün biz de bileceğiz hem yaşam hem hiçsin sen bile, ey sevgili umut! Herkese birdir bakışı ölümün Gelecek ölüm – gözleri gözlerin olacak1 bir alışkıyı bırakırcasına ölü bir yüzün belirdiğini görürcesine aynada kenetli bir dudağı dinlercesine sessizce ineceğiz o dipsiz burgaca. Cesare Pavese
88 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Etel Adnan. Bir göçebe. Şehirler, sanatlar, diller ve dünyalar arası bir seyyah. Şair, yazar, ressam. Nihayet şahit, ille de şahit. Ve Arap Kıyameti. Panoramik turuncu kapaklar arasında melez bir metin, görsel bir şiir, sürreel bir tanıklık, postkolonyal bir çığlık. Ve sessizlik, ille de sessizlik. • Güneş hakkında soyut bir şiir olarak aldığı ilk nefesi 1975'te alevlenen Lübnan İç Savaşı ile kesilip uğursuz bir felaket şahitliğine dönen bir kelimeler denizi. Ya da gökyüzü. Ortasında güneş, renkten renge çürüyen, kah ağlayan kah kurban isteyen. Arap Kıyameti bu, anlatıcısı belirsiz bir hikâye. Konuşan kim ya da ne, kaç kişi var orada? Yine mi sen? Hepsine sessizlik. Arap Kıyameti bu, Adnan'ın takıntılı tekrarlamalarının ete, kemiğe, kana ve ışığa dönüşü. Defalarca renklerini feda ettiği Tamalpais Dağı misali, şimdi de güneş alıyor nasibini. Algılamanın hem nesnel hem öznel ikiliği. Değişen güneş, değişen dil. Arap Kıyameti bu, konuşan bazen kelimeler, bazen şekiller, abartılı işaretler, sessizlikler, kara delikler. Sahne bir tiyatro, kimi zaman büyür harfler, öter baykuşlar. Sesler yükselir uğursuzca, metin alır götürür seni. Adnan'ın okları çevirir sayfaları, akan giden sen olursun. Arap Kıyameti bu, doğası gereği sesli, doğası gereği suskun. Yüksek sesle okunmalık ya da sadece bakılmalık. Diyonizyak, şiddet dolu, aşırı ve dengesiz. Ama nihayetinde gece. Ve ay. Sessizlik. Arap Kıyameti bu, ufukta insanlığın son bulduğu düşüncelerin doğduğu simsiyah bir deniz.
Arap Kıyameti
Arap KıyametiEtel Adnan · Metis Yayıncılık · 20127 okunma
Reklam
392 syf.
10/10 puan verdi
"İnsan ancak ihlaslı bir aşk ile farkına varır kendisinin. Ve o aşkın duasal kelimeleri ile yürür sevdiğinin ruhunda. Aşkın kelimeleri ile huzura erişir. İnsan hep 'bir' aşk arar ya sevdiğinde. Bu aşkı bulduğu an ona âşık olur. Aslında âşık olduğu o insan değildir. O hep tek 'bir' aşka aittir. Ey en sevdiğim Fatma! Bu dünyada birbirimizi ne kadar sevdiysek hep o 'bir' aşk içindir." Ali hep sevdi. Coşkuyla sevdi. Aşk ile sevdi Fatma Zehra'sını. Kalan ömrü eninde sonunda bir "veda"ya sığdırılmış bir kadının gözlerinden yükselen dumanın dilini hiçbir söz çözemez. "Yalnızlık, benim ebedi istirahatgâhım. Suskun gözlerimi dağların mor dudaklarına dikmişim. Ve sen, benim yaralı güvercinim! Ay yârim! Gözlerini bana dikme ah Ali'm, kapat!" "Ah canım! Canımı ne de güzel acıtıyorsun!" "Ey Ali, ey aşkım! En sevdiklerinden ayrılmayı göze alamayınca 'En Sevgili'ye ulaşamazsın." Ah kalbim! İnlemenin, ağlamanın insanı nasıl kuş gibi hafiflettiğini bilemezsin. Yalnızlık yaşar! Çığlık yükselir! Gözyaşı insanın aşkını, acısını, yalnızlığını gösteren en sadık sözdür.
Aşkın Meali 3 - Hz. Ali ve Fatma
Aşkın Meali 3 - Hz. Ali ve FatmaSinan Yağmur · Kapı Yayınları · 20161,441 okunma
Ölüm gelecek ve gözleri gözlerin olacak- bu ölüm, bize eşlik eden sabahtan akşama, uykusuz, sağır, eski bir pişmanlık gibi ya da saçma bir alışkanlık. Gözlerin boş bir söz olacak, bastırılmış bir çığlık, bir sessizlik. Böyle görüyorsun onları her sabah tek başına kendi üzerine eğilirken aynada. Ey sevgili umut, o gün bileceğiz biz de yaşam olduğunu ve hiçlik. Ölümün bir bakışı var herkese. Ölüm gelecek ve gözleri gözlerin olacak. Kötü bir alışkanlığı bırakmak gibi olacak, görmek gibi aynada yeniden belirdiğini ölü bir yüzün, dinlemek gibi kapalı bir dudağı. İneceğiz burgaca, suskun
Giderken
Coşuyor içimde senin gözlerin. Meydanlarda ulu bozkurtların elleri havada... Yarılıp çıkarken gökyüzüne doğru suskun dillerin kesik makamları... Susuyoruz tüm bildiklerimizi... Uzaklaşıyoruz kaçar gibi ardımıza bakmadan sevdiklerimizden. Sıla, hasret umurumuzda değil, ayaklarımızda kahrolası paslı ve soğuk prangalarımız.. Analar ağlıyor ardımızdan. Salyalarını akıta akıta köpekler havlıyor .. Bozkurtlar dolaşıyor dağları, sessiz bir çığlık zihinlerimizi yarıyor, bağrımızda hançer, sırtımızda yaralar ve bazı güzel dudaklı bayanlar ben seni sevmesemde olur diyorlar..
Soluğumu kesip durma ne olur Zamanı böyle zamansız vurma Bir zincir midir kırılmayan Bir çığlık mı yoksa İşte yine suskun
433 öğeden 261 ile 270 arasındakiler gösteriliyor.