Canın çok mu yandı ben yokken?
Yoksa kendimi çok mu önemsedim
aklında yokken..
Yalnızlığınla mı evlendin?
Hani evin bile bendim...
Sözler verdin tutamadığın,
Birer birer tutuyorum sözlerimi,
Hani tutmam için zorladığın.
Haberin olmayacak belki,
Umrunda değilsem heleki...
Ama bil isterim, ama duy isterim;
Cesaretim
TIPKI HAYAT GİBİ!
Paylaşıp paylaşmamak arasında gidiyor geliyor kalbim.
Sıradaki şarkı tüm parçacıklara gelsin.
Tüm parçalanmışlara gelsin.
“İnsanı delik deşik eden sessizlikler var, geceyi bölen çığlıklardan beter.”
**Yazılanlarda bir parça da olsa size dokunan bir yer varsa oraya daha önce birisi dokunduğu içindir**.
Böyle bir epigraf ile başlamış
Taş Sektirme Ustası kitabına.
Bu deyiş bam telimeden vurdu beni. Dedim acaba hangi yaşanmışlıklar iç olacak bana.
Kolay değil yaşanmışlıkların ya da ifade edilemeyen boşlukların, insanı zincir gibi bağlayan, esir eden
Can damarım acıyor;
Tutuklanmış nefesim,
Tıkanmış umutlarım.
Lime lime hayallerim;
Oysa
Salıncağımda ilme ilme dokumuştum
Geleceğimin her yılına...
Acaba yanlış mı işledim?
Salıncağımda mıydı aklım?
Her defa kırılıp onarılan kolumun acısı
Habercisi miydi yaşayacaklarımın?
Dualarımı mı eksik yolladım?
Düşüp dizimi kanatırken bile ağlamazdım,
Gözyaşlarıma ihtiyacım olur diye miydi?
Ben, cevapsız sorular mahseninin tek mahpusu
Saldırıya geçmiş düşünceler ordusu..
Dayanmayacak belli;
Hangi can dayanmış ki umut katliamına?
Bir gün...hani olmayacağım ya...
İşte o gün Suskun sesiyle çığlık atacak kalplerde...
Uçurum kenarındakı kuş misali konacak hayalim,
Penceresi hayallere açılanların gökyüzüne🍂
Sessizce dinlemek lazım..
Bazen yorgun bir ruhu.
Huzuru aşka tercih etmiş, sorgulamalardan yorulmuş, ama her hatırayı pamuklara sarıp sarmalayan, yorgun bir ruhu..
Öfkesi, kızgınlığı, kırgınlığı kendisine, narin bir yüreği belki de.
Gitmeyi, gidenleri hiç sevmeyeni..
Hırçını..
O anlatır..
Yola çıkınca geriye dönmeyenleri. Çığlık çığlığa
-Gece.
+Gel Suskun. Özlemişim seni ya..
-Beni bir sen özlüyorsun zaten.
+Ben sana yetmiyor muyum?
-Ama sana da uyku hasret bırakıyor.
+Olsun, seni özlemek bile güzeldir.
-O kadar mı çok seviyorsun?
+Suskunsun sen. Ben dingin saatlerin suskunlarına sevdalıyım.
-Ama çığlık atıyor ya ruhum?
+Ben seni her halinle seviyorum.
-Huzur veriyorsun. Biliyorsun dimi?
+Huzuruma var o zaman. Aniden gelir ölüm uyun, yine bize hasret çekmeler kalır...
Kitabın atmosferine yakıştırdığım, kitabın konusu ile şarkının simgelediği şeyin pek ilgisi olmasa da Ağlayan Kadın gibi bir anlama gelen, şu şarkı ile birlikte incelemeye başlamak istiyorum.
youtube.com/watch?v=XgI8g5a...
-------------- İnceleme ufak tefek spoiler içeriyor olabilir. ------------------
Kitap bittiğinden beri Pamuk
Ben ses etmedim, "dilsiz" dediler.
Çığlık attım, "arsız" dediler.
Sevdim ya ben, sevdim, harabettiler.
Bir parça 'huzur' istedim, haramettiler.
"Rabbim yarattı" demeyip,
Doğduğuma pişman ettiler...
"Bak" dedi, kalbini göstererek, "Şurama, tam da şurama bir şey oturdu. Geçit vermiyor, nefes aldırtmıyor. Buram buram can yarası kokuyor. SEN oturdu buraya, kocaman bir SEN!"
Gece'nin gözleri dolu doluydu. Tek kelam edemiyordu. Oysa Suskun olan o değildi. Çığlık çığlığa dert yanıyordu Suskun gözlerinden yaşlar boşanarak.
"Neredeydin haaa? Bunca yıl, bunca zaman NEREDEYDİN? Benim bağrım dağlandı, seni söküp atacağım diye. Başardım mı peki? Dön bir bak çevrene. Başarmışa benziyor muyum? Kimse anlamıyor. Herkes tek kelam edeyim diye gözümün taa içine bakıyor. SUSMA! Diyorlar bana. Adımı bile unuttum ben, sesimi aldın benden. Bir tek sana bütün seslenişlerim, hırçınlığım. Kimisi "delirdi" diyor benim için. Kimisi "Ruhu çekildi" diyor. Peki sen? Sen neden hiç bir şey demedin bunca yıl? Susmasanaaa..."
Susuyordu Gece. Verecek cevabı mı yoktu? Konuşacak kadar gücü mü kalmamıştı? Bildiği bir tek şey vardı. Geç kalmıştı.
"Suskun" dedi koridordan gelen bir ses. Girebilir miyim? Çıt çıkmadı. O telaşla daldı ikinci soruyu sormadan odaya doktor. "Neyin var? Hıçkırık seslerini duydum. Işığı açmamı ister misin?"
Az önce çığlık çığlığa sorular yağdıran Suskundan bir tek şakaklarını sırırlsıklam eden yaşlar vardı. Her zamanki gibi yine gökyüzüne döndürdü yüzünü, yıldızlara daldı geçmişe yolculuğa çıkar gibi....