“Sustum. Gerçek ve derin bir susma benimkisi. Hayatın devamlılığına ihanet eder gibi dondurdum hayatı. Yerinde sayan, sende asılı kalan ruhumu yaşatma çabası içerisindeyim. Paylaşılmayı isteyen arsız yüreğine yenilmeyeceğim. Gözlerinin değdiği kim varsa orda kal. Sana kendini bir daha gözlerimden göstermeyeceğim.”
Ah Tanrım! Gözyaşlarımı görüyorsun. Bizlere payımıza düşen acıyı verdin. Üzerine bir de bizlere işkence eden ve tesellimizi avucumuzdan alan, sana olan güvenimizi sarsan, merhametinden ve rahmetinden şüphe etmemize neden olan insanlar göndermesen olmaz mıydı? Her daim ihtiyacımız olan şifayı ya da gücü çevremizdeki her şey aracılığıyla bize veren sen değil misin? ''Varlığının yüceliğini bir türlü anlayamadığım Tanrım, ruhum senle doluyken neden bana yüz çevirdin? Beni yanına çağır! Daha fazla susma!'' Susuzlukla kavrulan ruhumun daha fazla gücü kalmadı.
“İnsanları tarafsız gözlemle.Her zaman konuşmaktan çok dinle.Gerektiği yerde sus.
Bilmediğini bilen gibi yapandan uzak dur.Sen bilirken susma,bilmezken konuşma.
Bilgiyi elde etmek seni mutlu edecektir.Asil insan bunu uygular.”
Toplum olarak,sessiz bir sözleşmeyle susma kararı alınmış , yaşananlar genç kuşaklara aktarılmamıştı.Bu iyimiydi kötü müydü bilemiyorum. Hiç kimseye düşman olmadan yetiştirilmiştik.Bu işin iyi tarafıydı ama birde geçmişimiz konusundaki korkunç cehaletimiz vardı.
Toplum olarak,sessiz bir sözleşmeyle susma kararı alınmış,yaşananlar genç kuşajlara aktarılmamıştı.bu iyi miydi,kotü müydü bilemiyorum.hiç kimseye düşman olmadan yetiştirilmiştik.bu işin iyi tarafıydı ama bir de geçmişimiz konusundaki korkunç cehaletimiz vardı.
...
Sen ki özgürlük kadar güzelsin
Sevgi kadar özgür
O güzel başını uzat göklere
Gül güneşlere, gül
Kırılma, küsme sen yine bir şiir yaz
Çok değil, inan az kaldı az
Bu kadar erken susma, biraz bekle
Ağlama, ağlama gül biraz