Seslerin ve sözlerin olduğu kadar sessizliğin de kitabı: Suskunlar. Başta yazarı, adı daha sonra Eflatun rengi hayaller kuran bir “suskun” beni bu kitabı okumaya mecbur kıldı. Tarih, musiki, din, aşk derken sayfalar birbirini kovalıyor. Sona yaklaşırken bile isteye yavaşlamak istiyor insan.
“Susma vakti geldi, şimdi sevgiyle tokuşturulan kadehlerin tınlamasını, dost bildiğimiz insanlarla yaptığımız sohbetleri, altun paraların şıngırtısını, bir güzelin şûh kahkahasını, mal yüklü ticaret gemilerinin yelkenlerini şişiren rüzgarın uğultusunu, ilim öğrenmek için okuduğumuz kitapların sayfa hışırtılarını ve hatta, ölümsüzlüğün sırrı olan âb-ı hayat’ın şırıltısını unutalım ve burnumuza üflenen nefesi, vakti gelince aldığımız gibi, tertemiz bir nağme olarak sessizce teslim etmeye hazır olalım. Öyleyse hep birlikte susalım ve artık O’nun sesini dinleyelim.”