Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

esruav

esruav
@sutluvesekersiz
hiçbir yerdeydim ve her yerdeydim, ve bu yüzden de bana öyle geliyordu ki, dünyanın varolmayan merkezindeydim.
2004
36 okur puanı
Ağustos 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Çoban nereye götürürse oraya giden koyunlar gibidirler: Onlar için ölmek düşünmekten daha kolaydır.
Reklam
"Neden ders alıp benim gibi yapmıyorsun?" "Ne yapıyorsun ki?" "Hiçbir şey beklemiyorum. Böylece hayal kırıklığına uğramıyorum."
Aslında hiçbir zaman aksi biri olmamışımdır. İçimde bunların tam tersi çok, hem de çok fazla duygunun olduğunu her an biliyordum. Bu duyguların içimde kaynaşıp durduğunu hissediyordum. Onların içimde her zaman kaynaşıp durduğunu, dışarı çıkmak istediklerini hissediyordum. Ama bunu yapmalarına izin vermiyordum, evet izin vermiyordum, inadına izin vermiyordum. Utandırıyorlardı beni, acı çektiriyorlardı bana; çarpıntı geliyordu. Sonunda bıktırdılar beni, hem de nasıl!

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Huysuzluğumun asıl nereden geldiğini bilir misiniz baylar? Olayın özü de, bütün çirkinliği, iğrençliği de burada işte: Her an (en huysuz, öfkeli olduğum anlarda bile) büyük bir utanmazlıkla, yalnızca huysuz, hatta öfkeli biri olmadığımı; kimseyi, kuşları bile ürkütemeyeceğimi, bununla ancak kendimi avuttuğumu bilmemdi.
Oysa yaşam doğru değerlendirildiğinde insana yetecek kadar uzundur. Makam ve şöhret peşinde koşmak, yarını düşünürken bugünü kaybetmek, başka deyişle anı yaşayamamak yaşamı kısaltır.
Reklam
Tumturaklı laflarla ruh, tin, duygu ve acı dediklerimizin, en abartılı halleriyle bile acı çeken ruhu, eziyet gören bedeni tamamen parçalamayı başaramadığı için ne kadar da zayıf, sefil ve dağılıveren bir madde olduğunu her defasında irkilerek fark ederim.
Ancak tutkunun her türlüsüne yabancı insanlar, hayatlarının nadir anlarında belki buna benzer, çiğ gibi ani, kasırga benzeri ihtiras patlamaları yaşardı: Böyle zamanlarda bunca yıl boyunca kullanılmadan bekleyen güçlerin biriken hıncı insanın göğsüne çöküverirdi.
Varoluşun tüm kötücül güçlerinden uzakta geçirdiğim yirmi yılın ardından doğanın bazen tatlı bazense acı anlarını, ölümü ve yaşamı, keyfi ve çaresizliği nasıl böylesi bir büyüleyicilik ve ihtişamla sadece birkaç soluk alış veriş içine sıkıştırıverdiğini asla kavrayamazdım.
Emin olduğum bir şey var o da şu; insan, hayatının onu yaşamasına izin vermemeli. Yoksa kırkına geldiğine hiç yaşamamış gibi hissediyorsun. Ne mi öğrendim? Ellime geldiğimde kırklarıma bakıp pişmanlık duymamak için şimdi yaşamayı.
Eğer insan yalnızsa ve gereklilik bir yanılsamaysa insan özgürdür.
Reklam
Sonunda bana gerçek bir şeyler oluyor, sadece düşünceler değil, gerçek dünyadaki bir şeyler. Bu sahneyi defalarca gözümde canlandırdım. Şimdiyse hissediyorum! Artık kaderimin kontrolünü elime almamın nasıl bir şey olduğunu biliyorum. Korkunç ama harika bir şey.
Başkalarının sorumluluğunu üstlenmek hem beni hem de onları kapana kıstırıyor.
Görev mi? Görev kendine olan sevgin ve koşulsuz özgürlük arayışının önüne geçebilir mi? Kendini gerçekleştiremediysen 'görev' başkalarını kendi büyümen uğrunda kullandığını örtmek için uydurulmuş bir tabirdir sadece.
Onun özgür bir ruh olmak isteyen ama inancın prangasından kurtulamayan biri olduğu teşhisini koyuyorum. Sadece evetleri duymak, kabul görmek, tercih edilmek istiyor, hayır duymak istemiyor, hiçbir şeyden vazgeçmek istemiyor. Kendi kendini kandıran biri: Tercihler yapıyor ama tercih yapan kişi olmayı reddediyor. Acı çektiğini biliyor ama yanlış şey için acı çektiğini bilmiyor!
O mektupta insanları temel olarak birbirinden ayıran bir şey olduğunu yazmışım: Ruh huzuru ve mutluluk arayanların inançlı olmaları gerektiğini, hakikatın peşinden koşmayı isteyenlerin ise huzurdan vazgeçip hayatlarını araştırmaya adamaları gerektiğini belirtmişim.
Sayfa 247Kitabı okudu
118 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.