Hayat. Tüm sıradanlığı, zalimliği, çirkinliği, adaletsizliğiyle hayat onu vurdu. Ama ayrıca tüm güzelliği, hazları ve sevinçleriyle de. Hayat onu vurdu.
Tarihten sürekli alınan derslerden biri, değişmeyen tek kural bu değil miydi? Her yeni dünya düzeniyle birlikte eski muhafız öldürülmeli, mahkûm edilmeli, sürgün edilmeli, kovulmalıydı.
Yani demek istediğim, çok önemliymiş gibi görünen şeylerin -kavgalatımız veya felsefi ayrılıklarımız- sonunda hiçbirinin pek bir önemi kalmıyor. Anlıyor musun? Neticede önemli olan elinde kalanlardır.
Bu sözler dışa dönük bir anlam taşımıyordu, zaten gerçekleşmiş duygusal bir sürecin gecikmiş bir ilanıydı. Asıl boşanma o duyarsızlık anıydı. Sonrası sadece sözlerden ibaretti. Sonrasında herhangi bir eyleme gerek yoktu.