Kimse göründüğü kadar dayanıklı değildir. Sadece görünmeyen yangınlar, duyulmayan fırtınalar, gizlice çürüyen ruhlar vardır. Nedir günler, nedir aylar? Benim için bir önemi yok bunların; Mezarda olan için zaman, anlamını kaybeder.
Üzüntünün bir gereklilikten çok,alışkanlığa dönüştüğü bir zaman,eninde sonunda geliyor ve saygısızlık gibi görünse de dudaklarda gezinen gülümsemenin kayboluşu sonsuza kadar sürmüyor.
Başarının heyecanıyla tutuştuğum anlarda sevincimi paylaşacak kimsem olmayacak.Hayal kırıklığına uğrasam,etrafımda beni derdimden uzaklaştırmaya çalışacak kimseyi bulamayacağım.Evet,belki düşüncelerimi kağıda dökebilirim ama bu, duyguları aktarmak için çok yetersiz bir yöntem.
Ne var ki şöhret acayip bir şeydir.Bazıları öldükten sonra ün kazanır,bazıları da yok olup gider.Bir neslin hayranlık duyduğu şey diğer nesillerin tiksintisini uyandırır.
Aşkın ve kederin asla sona ermeyen acıları.Belki başka bir hayatta bunu reddeder,saçlarımı yolarak ağlar,onu seçimiyle tek başına yüzleşmek zorunda bırakırdım.Bu hayatta değil.
“Onu yalnızca dokunarak,yalnızca koklayarak bile tanırdım;kör olsam bile nefeslerinden,ayaklarının yere vuruşundan tanırdım.Ölmüş olsam bile,dünyanın sonu gelmiş olsa bile tanırdım onu.”