Yatağımın hemen üzerine duvara monte edilmiş koskoca bir raf var. O rafta başucu yazarlarımı bulunduruyorum. Bana bu hayattaki anlam arayışında yol gösteren, talihsizliklere ve başarısızlıklara karşı yeniden deneme gücü veren, başıma gelen felaketlere metanetle yaklaşmamı sağlayan, stresli ve yorucu geçim mücadelesinde nefes alıp sakince düşünmemi sağlayan, her şeyden önemlisi de bana kendim olabilmeyi ve en iyi versiyonumu gerçekleştirmem için okuma ve öğrenme azmi verdikleri için o yazarlara müteşekkirim.
David Foster Wallace'ın tüm yazdıklarını, röportajlarını ve hayata bakış açısını sömürürcesine inceliyorum. Kendi hayatının anlam arayışı yani bu dünyaya öylesine alelade fırlatılmadığını ispatlama çabası insanı oldukça yoruyor. Bir iz bırakma, sevme, sevilme, saygı görme, statü kazanma, bir şeyler edinme, bir şeyler biriktirme ve tüm bunları bir döngü içerisinde sürekli yapmaya çalışma...
David Foster Wallace, mezun olan üniversite öğrencilerine bir yol göstermemiş, nasihat vermemiş, iyi veya karamsar bir tablo da çizmemiş. Hayatın olağan akışında rutini yakalamayı, öngörülemeyenleri kabullenmeyi, vermiş olduğunuz kararların size ait olduğunu bilmeyi ve tüm bunların gerçek özgürlük olduğunu anlayabilmenin üniversite eğitiminizin gerçek amacı olduğunu anlatıyor. Eğitimin amacı daha az kibirlik olmak ve eleştirel farkındalık...