Bazı araştırmacılar daha pozitif ruh hali ile günlük meyve-sebze tüketiminin yüksek ol- ması arasında güçlü bir ilişki olduğunu bildirmiştir .Bazıları ise belirli omega-3 yağ asitlerinin vücutta düşük oranda bulunmasının majör depresif bozukluk ve intihar riski de dahil olmak üzere ruhsal hastalıklarla ilişkili olduğunu göstermiştir.
Doğayı bir bütün olarak ele alan ortaçağın görüşünde be- sinlerin ruh halini değiştirebildiği düşünülmüştür. Ortaçağ insanlarına göre her besin önemlidir, çünkü her bir besinin ruh hali üzerinde hemen veya zamanla ortaya çıkan iyi ya da kötü etkileri olduğuna inanılmaktadır. Bazı yiyeceklerin (yumurta, tavus kuşu, sığır eti, nar, elma) cinsel isteği art- tırdığı düşünülmüş; bazıları ise ruh halini düzeltmek (ayva, mürver) ya da kişiyi sakinleştirmek (marul, semizotu, hin- diba) amacıyla kullanılmıştır (6).
Yaklaşık son 10 yıldır araştırmalar, fiziksel ve zihinsel sağ- lığın bir bütünün parçası olduğunu ve ayrılamaz olduğu- nu göstermektedir. Örneğin; sağlıklı besin tüketimi düşük düzeyde olanlara kıyasla, beslenmesinde tam tahıl, işlen- memiş et, sebze, meyve gibi besinleri tüketen Avustralya’lı kadınlarda bipolar bozukluk, anksiyete veya depresyon tanısı daha az konulmuştur (8). Bugüne kadar beslenme psikiyatrisi alanında besinler ve psikiyatrik bozukluklar arasında en güçlü ilişki depresyon riskinde bulunmuştur,
ancak kanıtlar besinlerin aynı zamanda anksiyete bozuk- lukları, demans, şizofreni ve dikkat eksikliği gibi bozukluk- larda da rol oynadığını ortaya koymuştur (7).