Su yolunda testi ile eve su götürmek için yolda testisi kırılan Valide Hanım ağlamaya başlar ve bunu gören saray hanımlarından G. Sultan eve su goturemeyecegine üzülen bu küçük kıza sahiplik duygusundan dolayı küçük yaşta saraya câriye olarak alınmasına sebep olur, bir Gürcü kızı olduğu anlaşılmaktadır. Sarayda yetiştirilip eğitildikten sonra Sultan II. Mahmud’un hanımı oldu; daha sonra ondan bir şehzade (Abdülmecid) dünyaya getirince “ikinci kadın”lığa yükseldi. Küçükken su taşıdığı (Vâlide Çeşmesi) bu çeşmeyi tamir ettirerek hayatında bir çok eseri bulun Valide Sultan'ın Mahmud’un vefatından sonra, on altı yaşını henüz bitirmiş olan oğlu Abdülmecid tahta geçince Bezmiâlem de Vâlide Sultan ve Mehd-i Ulyâ-yı Saltanat unvanını kazandı. Daha çok Bezmiâlem Vâlide Sultan adıyla tanındı.
Bezmiâlem Vâlide Sultan akıllı, tedbirli, şefkatli ve cömert bir kadın, dünyevî hırs ve gösterişlerden kendini alıkoymaya muvaffak olmuş seçkin bir kimse idi. Bu özellikleriyle, Osmanlı tarihinde birtakım entrika ve desiseler yüzünden birçok fecaate sebep olan bazı kadınlardan tamamen ayrı bir şahsiyete sahipti.Oğlunun padişahlığı sırasında devletin kendisine tahsis etmiş olduğu maaş ve diğer gelirlerini fakirleri doyurmak, ihtiyaçlarını gidermek, rahmet ve şükranla anılmasına vesile olacak pek çok hayır eseri yaptırmak yolunda sarfetmiştir. Bu arada tarikat erbabını gözetmeyi, tekke ve dergâhlara büyük ölçüde bağışlarda bulunmayı da ihmal etmemiştir.
--- Eserlerinden bazı basliklari
-Vakıfları ve Hayır Eserleri
-Hastahaneler
-Mektepler
-Camiler
-Köprüler
-Çeşmeler
Valide SultanErdem Anılan · Destek Yayınları · 201215 okunma
İstanbul şehrini zaman zaman bir moda sarar. Bazan bir şarkı, bazan bir tek "voyvo!" kelimesi, bazı defa " ... bilmem kime maşallah!" gibi. Ohan Veli'nin: "Yazık oldu Süleyman Efendi'ye"si de böyle meşhur olmuştu. Biz okuyucular acaba şair bu mısram meşhur olacağını bilerek mi bunu yazdı, diye kendi kendimize bir sual sormuştuk. Ben de şaire onu sordum.
O: - Ben hayatı sadelik içinde geçmiş basit bir adamın haya tından bahsetmek istedim. Acayiplik olsun diye yazmadım. Şiiri neşretmeden evvel de bu kadar yadırganacağını tahmin etmiyordum.
Ben: - Yadırganmamıştır. Meşhur olmuştur, dedim. Bir şey daha sevgili şair, ben sormak istemezdim ama sizden bahseden her adam bana bile şunu soruyor: Nasırı edebiyata sokmakla yani ne demek istiyor? Nasır pek mi mühim sanki? Anlıyorsunuz ya, bazı genç kızlar bunu pek merak ediyor da ...
Orhan Veli mustarip bir hal aldı. Yarinden ayrılmış turnalar gibi uçtu.
- Hayatında büyük manevi ıstırapları olmayan bir insan için nasırın mühim olduğunu telakki ediyorum, dedi.
İnsan bir şairle konuşurken şu suali sormak ayıp kaçar ama soracağım, dedim, kendi kendime:
- Sizde nasır var mıydı o zaman?
- "Süleyman Efendi" şiirinden sonra ahı tuttu. Bende de nasır çıktı.
"Umut tükenmiş gibi görünse de ikinci şans her zaman vardır...
Ya yoksa?"
Sarah Jio ’nun akıcı kaleminden güzel bir roman. Çok güzel, çok naif bir aşk hikayesi okudum.
Her kitabında olduğu gibi buda gizem ve sırlarla örtülü bir aşk romanı. Açıkcası okurken sonuyla ilgili bazı tahminlerim vardı ve artık yazara da aşina olduğum için sonucu beni şaşırtmadı ve tahminlerimde yanılmadım.
Anne karakterinde yer yer kendimi buldum bazende yok canım ben o kadar uzun yolculuklardan sonra asla bu tavrı sergilemezdim dedim.
Bu defa ki maceramız Güney Pasifikte Bora Bora'da geçiyor. Hemşire Anne Callowey 1943 yılında Bora Bora'da sessiz bir kumsalda korkunç bir cinayete tanık olur ve bunu tam 70 yıl kendine saklar, ta ki Tahiti'den gelen mektuba kadar.
Kitapta bir türlü çakışmayan ömürlük aşk da var, arkadaş ihanetleri, kıskançlıkları da.. Sadakat ve olgunluk da.. Hayat değişen ve değişken yapıda olduğu için çoğu zaman planlarımız tahmin ettiğimiz gibi gerçekleşmez, hayalkırıklıkları ve ihanetleri hepimiz bir şekilde yaşarız. Kısacası hemen her kitap gibi hayatın içinden bir öykü. Zaten Sarah Jio, bu hikayenin büyük kısmını büyükanne ve büyükbabasından esinlenerek oluşturmuş.
Keyifli okumalar...
Yağmur SonrasıSarah Jio · Arkadya Yayınları · 201318.2k okunma
Yazılı belgeler (örneğin hiyeroglifler veya çivi yazıları) tarihsel kayıtlara girer girmez, bu önyargı eskisinden de bariz bir görünüm kazandı. Bunlar tamamen devlet merkezci metinlerdir: Vergiler, iş birimleri, haraç listeleri, kraliyet şecereleri, kurucu mitler, yasalar. İtiraz yükselten hiçbir ses yoktur ve böylesi metinleri ruhuna zıt biçimde
Şahsın namaz kılanlara "Cenneti göreyin deyu namaz kılmaz
mısın? Cennet didiğüne biz merkebimizi bağlamazız"
didiğü,
"Suci (şarap) aşk kamışıdır, cezbe-i ilahidir. Mümine helaldir"
didiğü,
"Zina ve livatada nesne yokdur. Toprak toprağa girer. Bunlar
aşkın lezzetidür" didiğü,
"Her kişi Tanrıdır, her suretden gözüken odur" didiğü ...
Bayrami Melamilerinin Şeyhi lsmail-i Maşuki, halkın ona
verdiği isimle Oğlan Şeyh, 9 Mayıs 1539'da Şeyhülislam
Ebussuud Efendi'nin başkanlığındaki şeriat mahkemesinde,
zındıklık ve mülhidlikle, yani dinsizlik ve sapkınlıkla suçlandı.
Oğlan Şeyh, babası Pir Aliyy-i Aksarayi gibi boynu vurularak
katledildi.
Bu baba oğul, lslam'ın ilk çağında ortaya çıkan tasavvuf
adlı mistik protesto hareketinin Osmanlı'daki en trajik kurbanlarıydı.
Sayfa 12 - İletişim Yayıncılık - Ağustos 2019Kitabı okudu