Şüphesiz (bütün) iman edenlerle, yahudiler, hıristiyanlar ve sâbiîlerden (son din İslâm'a göre veya İslâm'dan önce)** Allah'a ve âhiret gününe inanıp da sâlih amel işleyenler var ya, artık onların mükâfatı Rableri katındadır. Onlar için hiçbir korku yoktur, onlar üzüntü de çekmeyeceklerdir. Bakara 62. * Sâbiîler, bazı müfessirlere göre Yahudilik'le Hıristiyanlık arasında karma tevhîdî bir dine inanan kimselerdir. Bunların, Hz. Yahya'nın takipçileri oldukları söylenmektedir. Ancak bunlar Irak'ta yaşayan ve Mandeîler diye tanınan bir topluluğa mensup olabilirler. Harran'daki kendilerine Sâbiî ismini verenler ise bunlardan değildirler. Çünkü son din İslâm geldikten sonra artık hiçbir din makbul değildir. Eğer onların imanı ve ameli kabul olsaydı Hz. Peygamber (sas.), onları davetle uğraşmazdı."
“Kimseyi kırmak için söylemiyorum ama Türk dizileri, insan aklını hiçe sayıyor. Hatta aklımızla alay ediyor. Mutlaka istisnalar vardır ama genel olarak durum bu.” Aslında bu cümleyle, dizileri zihninde yerli ve yabancı olarak ayırmış. Yani yabancı dizi izleyebilirim, demek istiyor. Dili yabancı da olsa anladığın dilde de olsa mevzusu bize çok yabancı! “Vakit yok, zaten TV de yok evde. Ama dijital platform dersen bütün boş şeyleri izlemenin kralıyım.” Bu son zamanların dizi takipçiliği; illa TV’den değil dijital platformlar da olunca sanki çok iyi diziler varmış gibi. Hani “Ben herkes gibi TV’den izlemiyorum; para vererek abone oldum, seçkin zümredenim!” gibi bir ayrıcalık hissettiriyor. Ancak sonunda TV’de dizi takibi yapmadığına sevinse de dijital platformlara kendini kaptırmanın pişmanlığını ifade ediyor.
Reklam
Bunu savunan günümüzde ki muteber hoca (!)ya ne demeli...
"Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir adamın karısını üç talâkla birden boşadığını haber aldı da, kızgın bir tavırla ayağa kalkarak: 'Ben aranızda olduğum hâlde Allah -azze ve celle-'ın kitabıyla oynamıyor mu?' buyurdu. Hatta bir adam kalkarak: 'Ya Resûlullah, şunu öldürevereyim mi?' dedi." Anlaşılıyor ki, Resûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-zamanında üç talâkın bir sayılması, onunla te'kîd kast edildiğine göre imiş. Bundan sonra İbn-i Teymiyye'nin bir talâk iddiası üzerinde direnmesi mesnedsiz ve Sahâbe-i Kirâm hakkında ileri geri söylenmesi tamamen yersiz kalır.
Reformcuların başında Cemâleddin-i Efgânî gelirse de onun da taklit ettiği bir imamı vardır: İbn-i Teymiyye. İbn-i Teymiyye, vaktiyle Ehl-i Sünnetin hatırı sayılır büyük bir âlimi iken sonraları bir hayli yolunu şaşırmış ve ta Ashab-i Kirâm'a varıncaya kadar din büyüklerine dil uzatmıştır. Kendisi müçtehitlik iddiasındadır. güya asrında zuhur eden bid'atlerle mücadele etmiştir. Evliya kabirlerini ziyaretle, onlardan ve hatta Peygamberden -sallallahu aleyhi ve sellem-şefaat dilemeyi putperestlik sayar. Ondan sonra gelen İbn-i Kayyim gibi bazı tilmizleri de onun yolunu tutmuşlardır. İşte bu zevat dinde serbestlik isteyen reformculara önder olmuşlardır. Bu münasebetle biz de söze İbn-i Teymiyye'den başlıyoruz.
Allah ümmeti Muhammed'i bunlardan korusun, Ehli Sünnetin de gözünü açsın İnşallah
Gerçek Sokak nöbetçileri takipçileri bu diyeceklerime sırıtarak bakacak: Ölü gelin ve Veytır Tablo;) Siyah. Sokak lambası. Berber tabak kırmak. Yankıcanlar ve Helinhanlar.
İbn Teymiyye
Reformcuların başında Cemaleddin-i Efgani gelirse de onun da taklit ettiği bir imamı vardır: İbn-i Teymiyye. İbn-i Teymiyye, vaktiyle Ehl-i Sünnetin hatırı sayılır büyük bir alimi iken sonraları bir hayli yolunu şaşırmış ve ta Ashab-ı Kiram'a varıncaya kadar din büyüklerine dil uzatmıştır. Kendisi müçtehitlik iddiasındadır. güya asrında zuhur eden bid'atlerle mücadele etmiştir. Evliya kabirlerini ziyaretle, onlardan ve hatta Peygamberden -sallallahu aleyhi vesellem şefaat dilemeyi putperestlik sayar. Ondan sonra gelen İbn-i Kayyim gibi bazı tilmizleri de onun yolunu tutmuşlardır. İşte bu zevat dinde serbestlik isteyen reformculara önder olmuşlardır.
-bedir yayınları
Reklam