Sesini yükseltti: "Bizim yüz bin yıl geride kalmamızın tek sebebi, geleneklerimizi inkar, atalarımızı, yüce Oğuzu inkardır. Evet, at sırtında Avrupayı, Asyayı, Afrikayı talan eden atalarımızı inkardır. Asil Türk kanını, bütün kanlardan üstün, asil olan kanımızı inkardır. Şimdi size felaketimizin büyük inandırıca delillerini vereceğim, altı yüzyıllık Osmanlı tarihindeki sadrazamların yüzde doksan beşi Türk kanından değildir. Osmanlı padişahları hiçbir zaman Türk kızlarıyla evlenmemişlerdir. Onların kanında da yüzde bir Türk kanı kalmamıştı. İşte bu memleketin cümle felaketleri düşmanları tarafından asırlarca idare edilmesindendir. Onlar bu milleti yok etmek için önce geleneklerini yok ektiler. Geleneklerinden sonra dilini yok ettiler. Sarayda Türkçe değil, Osmanlıca konuşulurdu. Geleneklerini yok etmekle milleti yok edemediler... Anadoluyu, asil Türklerin yurdunu haritadan silebilmek için başka, korkunç bir çare düşündüler. Anadoludan topladıkları gençleri asker edip Kafkastan Viyana kapılarına, Cezayirden Yemen çöllerine kadar gönderdiler. Koskoca bir imparatorluk kurdular ama Anadolu eridi, bitti, yok oldu diyemem ama, yok olmaktan daha beter oldu, işte bu hale geldi!
Sayfa 157
Yüreğim seni çok sevdi; O yürek talan O yürek yangın yeri O yürek seni istiyor bir tek seni.
Reklam
Hâlâ bana öyle geliyor ki, dünyadaki insanların çoğu yamyamlık çağını atlatamadı, sadece yeni bir hâle bürün- müş oldu. Başka ulusların topraklarını fethedenleri neden bu kadar saygıyla andığımıza anlam veremiyorum. İskender, Hannibal, Scipio, Caesar, Charlemagne, Napoléon ve onlar gibi daha nicesi tam olarak neyi başardı? Uçsuz bucaksız yabancı toprakları ele geçirip, talan ettikten sonra orada yaşayanları eğitmeyip, onların hayatını ve devletin düzenini iyileştirmedikten sonra ne fayda? Koskoca devletler kuruluyor, ancak halk sıkıntı içinde ve açlık çekiyor. Milyonlarca insan cahil kalıyor. Her yerde sarhoşluk, hırsızlık, büyük sefahat, isyanlar, toplumsal nefret kol geziyor... Ve herkesin ağzında küfür. Baba mirası veya halkın yuvarlandığı yozluk bataklıklarından bir okul diploması elde ederek yükselen, korunaklı ve uygun bir yere ulaşan hiç kimse sonrasında parmağını dahi kıpırdatmayacak, milyonları o karanlıktan kurtarmaya yeltenmeyecektir. Ve aydınlanmamış, sarhoş, aç bir halka sahip büyük ülkelerin bataklık üzerine taşlardan inşa edilmiş büyük birer kule gibi olduklarını da bilmeyeceklerdir.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Yorumsuz...
"...Artık ne bir ulus kalmıştı, ne de adalet; sadece zenginlerin iradesi vardı. Soylu ailelerden gelen adamlar, tüccarlar, korsanlar; asker ve büyücü çalıştırabilecek herkes kendisine hükümdar diyor, toprakların ve şehirlerin kendi mülkiyetinde olduğunu iddia ediyordu. Yerel diktatörler fethettikleri yerlerdeki insanları kendilerine köle yapıyordu ama para karşılığı çalıştırdıkları ve topraklarını ellerinden alan rakip diktatörlerden, limanlarını talan eden korsanlardan, geçim kaynaklarından mahrum bırakıldıkları için ortalığı talan edip soyan serkeş, sefil adamların oluşturdukları çeteler ve güruhlardan korudukları adamları da köleden pek farklı değildi."
Sayfa 583 - Metis Yayınları, Yedinci Basım: Temmuz 2023Kitabı okuyor
Yadigar
Anadolu isyanları sırasında dağa çıkmış haydutların kasabaları, köyleri bastığı, dükkanları talan edip yağmaladığı, kızlara oğlanlara tecavüz ettiği zamanlarda, köyün imamı hamile kalmış kızları şeriat katında saklamak için yüzlerini bile görmedikleri biriyle birkaç günlüğüne nikahlar, hemen ardından boşarmış. Bu bahtsız olayda doğan çocuklara da bu sebeple "Yadigar" adı verilmiş ve halk zihnine "babası meçhul çocuk" manasıyla kaydolmuş. Zulmün arttığı her devirde isyanlar, isyanların arttığı her dev devirde yadigarlar çoğalmış.
Hükümdarların ortak yanları hırslı ve çarpık bir kişilik, paraya, cinselliğe ve sınırsız güce karşı doymak bilmez bir iştshtı. Dünyaya kötülük tohumlarını eken, halklarını talan eden erkeklerdi.
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.