Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Talip Toktamış

Talip Toktamış
@taliptoktamis
Çünkü Türkiye, yıllar önce bir yazarın söylemiş olduğu gibi bir "orta zekâlılar cenneti"ydi. İleri zekâ da, geri zekâ kadar tehlikeliydi bu ülkede. Ama zekâ için geçerliydi bu durum; kurnazlık için değil elbette. Kurnazların yolu sonuna kadar açıktı.
Sayfa 317 - Doğan KitapKitabı okuyor
Reklam
... Allah'ın adının bol bol anıldığı ama Allah'ın unuttuğu ülkeler...
Sayfa 315 - Doğan KitapKitabı okuyor
"... zamanı çok kısıtlanan modern insanın her şeyi mucize haplar biçiminde tüketme merakı..."
Sayfa 297 - Doğan KitapKitabı okuyor

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Mesela "Bırakıp gideni beyin unuturda kalp unuturmu?" gibi bir cümle yazıldığında, binlerce kişi, "Unutmaaaazzzz, unutaaamazzzz!" diye çığlık çığlığa cevap yetiştiriyordu. (da'nın ve mu'nun bitişik yazılmasından rahatsız olan tek kişi yoktu aralarında elbette.)
Sayfa 240 - Doğan KitapKitabı okuyor
.... otelin dışında iki kıtaya yayılmış olan İstanbul şehri, metal, kükürt, kurşun, egzoz gazı ve karbon fırtınasına tutulmuş; on binlerce otobüs, metrobüs, vapur, taksi ve arabayla seyahat eden on bir milyon yolcusuyla, tehdit edici soluklarını gizlemeye çalışan bir yanardağ sanki. On bir milyon yolcu, on bir milyon küçük hikâye taşıyor eve dönerken. Milyonlarca tutku, milyonlarca dert, milyonlarca geçim sıkıntısı, milyonlarca dua, milyonlarca sevda, milyonlarca korku, milyonlarca özlem.
Sayfa 191 - Doğan KitapKitabı okuyor
Reklam
İnsanların çoğu gösterişli bir otele veya lokantaya gittiği zaman, oraya uygun olarak giydirilmiş şık giysiler içindeki çalışanları da o mekânın bir parçası olarak görür. Sanki beş yıldızlı otelin valesi de beş yıldızlıdır, resepsiyonda çalışanlar da, lokantada, barda hizmet verenler de... Nedense o kişiler, o lüksün ayrılmaz bir parçası gibi gelir onlara. Onların iş bitiminde yorgun argın üniformalarını çıkarıp, kendi günlük giysilerine döndüklerini, otobüse, metroya binerek saatlerce uzaklıktaki yoksul evlerine gittiklerini hiç kimse düşünmez.
Sayfa 102 - Doğan KitapKitabı okuyor
Anatole France şöyle demektedir: "Bilim adamı, 'biliyorum' ile 'zannediyorum' arasındaki farkı bilen kimsedir". Ebû Hanife'dir ki halktan ihtiyar bir kadının, kendisine sorduğu beş sorudan üçü için "bilmiyorum" diyor. Kadın, her dinî, ilmî, tarihî, fıkhî, felsefî, tabiî, tıbbî ve özel sorusunu mahallenin yarım hocasına sorup cevabını cebinde bulmaya alışık olduğundan ve hoca ömründe "bilmiyorum" demediği için bu duruma hayret eder ve şöyle der: "Ey bilgin imam! Sen beytü'l-maldan camide oturup 'bilmiyorum' demek için mi para alıyorsun?" İmam şöyle cevap verir: "Hayır bacı! Beytü'l-maldan bana verdikleri bu para, bildiklerim içindir. Eğer senin deyişinle bilmediklerim için bana para vermek isteselerdi, dünyanın bütün serveti bile buna kifayet etmezdi"!
Sayfa 175 - Fecr YayınlarıKitabı okudu
Muhafazakar, bir şeye korumak için sahip olan kimse iken, proleter, iş gücünden başka bir şeyi olmayan kimse demektir. Bu yüzdendir ki proleter, sınıfsal sıkı bütünleşmeye, coşkuya ve netice itibariyle sınıfsal bilince sahiptir.
Sayfa 156 - FecrKitabı okudu
Eflatun diyor ki, "İnsan siyasal bir hayvandır." Bu söz çok derin bir anlam içeriğine sahiptir. Genellikle kendilerinin 'metin sahibi'nden daha iyi anladıklarını sananlar, kendi hayallerince bu sözü 'sosyal bir hayvan' diye anlamlandırıyorlar; çünkü onlara göre siyaset, ayağa düşen bir iş, kötü ve çirkin bir iş; hile,
Sayfa 134 - Fecr YayınlarıKitabı okudu
Orada (Batı'da) din, kilise köşelerinde yaşlanmış, çökmüş ve münzevileşmiştir. Dinin eski bağlıları da pazar gününden başka bir zaman onu ziyaret edip halini hatırını sormazlar. Burada (Doğu'da), toplumun nabzı, din heyecanıyla atar. Toplum, iman ateşiyle yanıp tutuşur. Bir tek günde verdiği şehit sayısı, son yarım asırdır din dışı ideolojilerin verdiği toplam ölü sayısından çoktur.
Sayfa 61 - Fecr YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bizim devlet yönetiminde izlediğimiz ilkeleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla hiçbir zaman bir tutmamak gerekir. Biz, ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. (Atatürk, 1937)
Sayfa 238 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Dünyada her şey için, maddiyat için, maneviyat için, yaşam için, başarı için en gerçek yol gösterici (mürşid), bilimdir, fendir. Bilim ve fennin dışında yol gösterici aramak, aymazlıktır, bilgisizliktir, sapıklıktır. Yalnız bilim ve fennin yaşadığımız her dakikadaki aşamalarının gelişmelerini algılamak ve ilerlemelerini zaman içinde izlemek şarttır. Bin, iki bin yıl önceki düsturları bugün olduğu gibi uygulamaya kalkışmak; elbette ki bilim ve fennin içinde bulunmak değildir." (Mustafa Kemal, 1925 )
Sayfa 237 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı; Türkiye Cumhuriyeti halkını, tamamen modern ve bütün anlam ve biçimiyle olgun bir toplum durumuna getirmektir. Devrimlerimizin temel amacı budur. Bu gerçeği kabul etmeyenleri perişan etmek, zorunludur. Şimdiye dek milletin beynini paslandıran, uyuşturan ve bunu ister durumda olanlar olmuştur. Her durumda, zihinlerdeki boş inançlar, tümüyle atılacaktır. Onlar çıkarılmadıkça, gerçeğin ışıklarını aşılama olanağı yoktur." (Mustafa Kemal, 1.9.1925.)
Sayfa 236 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Dünyanın her yerinde yiğitliğin biricik şartı DİRENMEKTİR. Bizde "Yiğitliğin on şartı var:Dokuzu kaçmak, biri hiç görünmemek..."
Sayfa 371 - Remzi KitabeviKitabı okudu
284 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.