Onur Polat
@talopruno
Ordu, 13 Ocak 2005
6 okur puanı
Aralık 2017 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Abonoz kuş, ciddi hali, pek ciddi davranışıyla
Unutturdu acımı güldürdü beni, ona
Dedim ki:"Sorgucun yoksa da ödlek değilsin, belli
Gecenin sahibinden gelen çirkin, kart Kuzgun
Gecenin Pluton sahilindeki lordluk unvanın nedir?"
Yanıtladı Kuzgun "Asla"
İtince pancurları haşmetli kanat vuruşlarıyla
Sofu çağlardan kalma bir Kuzgun hazretleri
daldı odaya;
Selam sabah yok, bir dakika durmak yok, şaşkınlık yok
Bir lord ya da leydi üzerindeki Pallas büstüne
kondu, kuruldu
Oraya, başka bir yere değil asla.
Yüreğim alev alev geri döndüm odama
Öncekilerden yüksekçe yeni bir tıkırtı duydum
Söylendim kendi kendime."Pancurlarda bir şey var,
Gidip bakalım neymiş, araştıralım bu gizi-
Bakalım da yüreğimin telaşı bir an dinsin;-
Rüzgârdır bu, başka bir şey değil asla."
Okur Takip Önerileri
Gözüm karanlıkta, kuşkulu, ürkek, kalakaldım
Kimsenin düşünmeyeceği şeyler düşündüm;
Tık yok, sürüp gitti sessizlik, devrimsizlik,
Tek bir sözcük duyuldu, fısıldanan o sözcük
Lenore muydu?
Ben söylemiştim onu, dönüp gelen bir yankıydı
bu Lenore!
Başka bir şey değil asla.
Cesaretlendim birden, bırakıp oyalanmayı
"Bayım, Bayan her kimseniz, gerçekten
Özür dilerim sizden, uyukluyordum; zaten
Çok yavaş çaldınız, çok yavaş tıklattınız
odamın kapısını
Güçlükle duydum sizi", deyip ardına dek
açtım kapıyı-
Karanlık- başka bir şey yok asla.
Garip, hazin hışırtısı ipek al perdelerin
İşliyordu içime, ürkütüyordu beni;
Yürek çarpıntılarını bastırmak için
Yineliyordum sürekli: "Bir konuktur bu
Odama girmek isteyen gecikmiş bir konuk-
Odur ancak, başka bir şey değil asla."
Hiç unutmam soğuk bir Aralık ayıydı;
Her söz kendi ölüsünü nakşediyordu yere
Sabah bir olsa diyordum- sığınıp kitaplara
Ertelemek için ölüm acısını, o ışıklı
güzel kızın -
Melekler ve insanlar Lenore diyordu ona -
Artık denmeyecek asla.
Kuzgun
Bir gün, puslu bir gece yarısı, yorgun argın
başım önümde, uykulu
O nice tuhaf ama ender eski kitapları
düşünüyordum -
Bir tıkırtı oldu birden, sanki biri usulca
Kapımı, odamın kapısını vuruyordu -
Mırıldandım: ''Kuşkusuz bir konuk bu -
Odur ancak başka bir şey değil asla."
13
O uzun çığlıkla
Sesime gelenler
Uzaklaşıyor
Titreyen elim
Tutulmayı bekliyor
Ve Ayışığı
Sessizce kayboluyor
Kısa boylular ülkesinde
Ölçütler
Hep sıfır gezegeninde dolaşmıştır.
Neden durayım?
Ben dörtlü unsurlara uyarım
Ve kalbimin tüzüğünün tanzimi
Körlerin mahalli hükümetinin
işi değildir.
Gece geliyor.
Ve geceden sonra karanlık.
Ve karanlıktan sonra
Gözler,
Eller,
Ve nefesler, ve nefesler, ve nefesler...
Ve suyun sesi.
Damla damla musluktan
Damlayan su sesi.
**
Sonra iki kırmızı nokta,
Yanan iki sigara,
Saat tiki-takı,
Ve iki kalp.
Ve iki yalnızlık.
"Aşk, ateş denizi üzerinde mumdan gemi macerasını duymuştu. Şimdi ansızın yolun üzerine ciğer yakan ateş denizi çıkmıştı. Birtakım devler mumdan gemiler yapıp o denizi dolaşıyorlardı.."
Belki Tarkovsky'ye de Kubrick'e de bir dipnottu bu bildiri. Süphesiz öyleydi:"Ey üstün insana özenenler. Gideceksiniz uzaya. Orada Mevla'nızı da belanızı da bulacaksınız. "
"Her şey muhayyilenin gücüne bağlı" dedi. O yaşlı çınarın gölge verebileceğine önce kendin inanmalısın. "
" Duaların gücüne öteden beri inanırım,"dedim.
Çalı süpürgesinin bile kökleri var biz soyumuzu neden reddedelim?
Daha ilk bakışta çarpıcı kişiliğinden ve konuşma üslübundan etkilendiğim Kemal Tahir, beni şöyle bir süzdü. Oyunun neye ait olduğunu bile sormadan tok bir tavırla "Bak" dedi "şunu bilmiş ol ki, bu ülkede maskaralık yaptığın sürece herkes sana alkış tutar. Ciddi bir şey yapmaya kalkarsan da kimse ilgilenmez. Yüzüne bakmaz. Bunu baştan böyle bil."
Sanma bu kapıdan gelirsin
Ateşte gider suda gelirsin.
"Sonsuzluk ne demek bilir misin?"
...
"Bir de sonsuzlukta kopan kıyametler var. Onları bilir misiniz?"
...
"Burda hiç bir şey beni sonsuzdan ayıramaz."
Yenmenin, yenişmenin sonucunda ortada hep kan kaldı...
Sevmenin, sevilmenin, sevenlerin mevsimi geliyor; ağaçlar, kuşlar, böcekler, toprak bunu en önce biliyor...
Bin yıl geçti, Ofelya yine üzgün,
Uzun sularda kefen gibi akıyor.
Bin yıldır, gündüz gece, deli gönlünün
Hüznünü meltem yellerine döküyor.
