(22 Mayıs - 21 Haziran) Bir İkizler Erkeği, ayaklarınızı yerden havalandırıp gökyüzünün bulutları arasında dolaştırabilir. Kendinizi, dünyayı ve her şeyi bir anda unutabilirsiniz. Fakat, bu anın ne kadar süreceğini ne siz bilebilirsiniz, ne de karşınızdaki İkizler Erkeği… Zaten size böyle bir güvence de vermiş değildir. Ayrıca da kendisinden
(22 Mayıs - 21 Haziran) Bir İkizler Erkeği, ayaklarınızı yerden havalandırıp gökyüzünün bulutları arasında dolaştırabilir. Kendinizi, dünyayı ve her şeyi bir anda unutabilirsiniz. Fakat, bu anın ne kadar süreceğini ne siz bilebilirsiniz, ne de karşınızdaki İkizler Erkeği… Zaten size böyle bir güvence de vermiş değildir. Ayrıca da kendisinden
Reklam
" İnsanın aşkından ölmesinin dilde hoş görülebilir şiirsel bir abartı olduğunu düşünmüşümdür hep. O akşam , bir kez daha kedisiz ve onsuz olarak eve döndüğümde yalnızca insanın ölmesinin mümkün olduğunu değil, benim de böyle yaşlı ve kimsesiz bir halde aşkımdan ölmemde olduğumu anladım. Ama aynı zamanda bunun tam tersi bir gerçeğin de geçerli olduğunun farkına varmıştım ; yaşadığım kabusun verdiği zevki dünyada hiçbir şeye değişmezdim ."
İkisi arasında bir harita çizseydiniz, nereden başladıkları ve nerede son buldukları, çizgiler mıknatıslar gibi kutuplarından birbirlerini iterdi. Birden bu durumla ilgili yanlış bir şeylerin olduğunu düşündü. Daireler, açılar ya da dönüşlerin olması gerektiği, iki çizginin tekrar bir araya gelmesini mümkün kılabilecek herhangi bir şey olmalıydı. Bunun yerine ikisi de tam tersi yönlere gitmişlerdi. Harita iki tarafa da açılan kapı kadar iyiydi. Bu şeyin coğrafyası -onların coğrafyası- tamamen ve umutsuzca yanlıştı.
Sayfa 135Kitabı okudu
"Ben hep şimdiki zamanda yaşarım. Geleceği bilmem. Artık geçmişim de yok. Biri, her şeyin mümkün olmasıyla çöküyor üzerime, öteki, barındırdığı hiçbir şeyin gerçek olmamasıyla. Ne umutlarım var, ne de pişmanlıklarım. Hayatımın bugüne kadarki halini -yani çoğunlukla, istediğimin tam tersi şekilde aktığını- bildikten sonra ne söyleyebilirim ki geleceğim hakkında, beklemediğim, dilemediğim bir şey olacağından, benim dışımdan bir yerden, hatta bazen kendi irademin bir oyunu olarak başıma geleceğinden başka? Geçmişimde ise, hatırlayıp da gereksiz yere yeniden yaşamayı arzulayabileceğim hiçbir şey yok. Kendi benliğimin izinden, onun bir benzerinden başka bir şey değilim ben. Geçmişim, olmayı başaramadığım her ne varsa onlarla dolu. Uçup gitmiş anlardaki duyguları bile özlediğim yok. Duygu şimdiki zamana muhtaçtır; o an geçtikten sonra sayfa kapanır ve hikaye sürer, öykü ise biter."
Sayfa 150 - Can Yayınları
Gelişmiş ülkelerde yönetim kademesinde bulunanlar halkın bir adım önündeyken, Türkiye'de tam tersi oluyor ve toplum, bu işi hiç beceremeyen kifayetsiz muhterislerin oyuncak tahtasına çevriliyor. İşte bu sistemin adı "negatif seleksiyon!" Ve ne yazık ki, kara bir yazgı gibi ülkenin başına çöreklenmiş durumda. İyi ama bu durumda halk olarak bizim hiç mi kusurumuz yok? Sadece bizi yönetenler mi suçlu? Elbette değil! Bu yöneticileri biz seçtik; onlara "Kurtar bizi!" diye haykırdık, yıllarca başımızda taşıdık, işledikleri suçları görmezden geldik. Dolayısıyla onları yaratan biziz! Aslına bakarsanız Mustafa Kemal Paşa bile bir cihan savaşının hezimeti üzerine ihtilal yöntemleriyle başa gelebilmişti. Eğer böylesine büyük bir altüst oluş yaşanmasaydı, zekâsını ve yeteneğini sezerek onu İstanbul'a bile yaklaştırmayan rakiplerinin tuzaklarını aşabilmesi mümkün olmazdı. Bu olağanüstü insanı, olağanüstü koşullar ortaya çıkardı. 1919 yılında eğer halka, padişahı tasviye etmek isteyen bir general hakkında ne düşündüğü sorulsaydı, ortaya pek parlak bir sonuç çıkmazdı sanıyorum. Seçmen, Mustafa Kemal Paşa'yı da negatif seleksiyona kurban ederdi.
Sayfa 366 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.