Önümde yatan ölü incecikti, dal gibiydi.
Çıplak bedeninde mor noktalar vardı. Bir çifteden çıkan saçmaların izleri olmalıydı.
Eğilip daha yakınına sokuldum. Yüzüne baktım. Dudakları gerilmişti. Belli ki ilk ölen oydu.
Solmuştu yüzü, eskimişti. Saçları alnına yapışmıştı. Sanki bir kriz anında güçlükle soluk alır gibi bir görünüm vardı yüzünde. Ama hiçbir buruşma yoktu, gergindi yüzü. Dudaklarındaki kasılma, çektiği acıdan gibiydi...
Yavaşça eğildim. Yüzüne yaklaştırdım yüzümü. Ne kadar da solgundu. Acı, donup kalmıştı yüzünde. Ağzına sinekler konmuştu, geziniyorlardı dudaklarında. Uzanıp üfledim sinekleri, kovdum. Havalanıp yine kondular. Daha hızlı üfledim. Gözleri yarı aralıktı. Dudaklarımı uzattım, öpmek istedim onu. Ve eğilip öptüm soğumuş alnından. Bir daha öptüm.
Birden boynundaki yırtığı gördüm. İlk kurşunu boynundan yiyip çöken kimdi?
İçimden yuvarlanıp gelen bir ses, sanki hiç tanımadığım bu genç ölüyle tanıştırmak istedi beni;
«Alp bu» diyordu içimdeki ses.
Ve taştı dudaklarımdan. Bağırmışım:
«Alp bu!»
Kendi bağırışımla kendime geldim. Çevreme bakındım. Off, ne kadar kalabalıktılar. Ne kadar yalnızdım. Kimdi bu insanlar?
«Alp mi dedin?»
«Alp bu,» dedim.
«Alp. Hangi Alp? Soyadı ne? O da Orta Do-ğu’da mı okuyor?»
Soruyorlar: «Alp diye biri var mı o fotoğrafların arasında?»
Yanıtlıyorlar: «Yok komutanım.»
«Kim bu Alp?»
«Alp bu» dedim, sustum.
Ne demek ‘Kim bu Alp?’
Artık hiçbir soruyu yanıtlamak istemiyordum. Zorladılar, ama konuşmadım.
«Tamam. Yeter. Götürün.»
EFELYA'dan...
........
Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp:
“Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?”
“Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı.
“Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
"anna!
gidelim buradan.
senin masumiyetini,
bilgelik zamanlarından kalma sırları,
dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim.
hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim.
ölelim diyecektim az kalsın.
ölmeyelim.
hiç ölmeyelim anna.
sarılalım diyecektim az kalsın.
içimden böyle şeyler de geçiyor işte.
sarılalım, dudakların…
tamam sustum."
"Biz her şeye,
esirgeyen ve bağışlayan,
çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan,
hep esirgeyen ve hep bağışlayan
rabbin adıyla başlayan adamlarız anna.
büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulmamız da bundan.
sanayi devriminde bile,
karanlık, rutubetli, çok bağırışlı,
çok
Deli değilim, şizofren hiç değilim. Sadece İspanya kralıyım…/ gülüp geçmeyin ya. İnsanoğlu anlamıyor , işte ne bileyim empati kuramıyor. Bu kitap da bunun için var galiba. Deliydi belki ama onun da hayalleri vardı oysa , oysa… tamam sustum sustum…
“Allah iyilerle karşılaştırsın “ diyenlere!(;) Sen iyi olduğuna inanıyorsan Karşılaşmışız işte..! 🤗😁
Tamam tamam sustum 😮💨🥱🤐Ankisiyetim tutmuştu da bıraktı hemen (!)
Biz her şeye,
esirgeyen ve bağışlayan,
çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan,
hep esirgeyen ve hep bağışlayan rabbin adıyla başlayan adamlarız anna.
büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulmamız da bundan.
sanayi devriminde bile, karanlık, rutubetli, çok bağırışlı, çok nefessiz,
Paravan yukanda derken sesim öyle kısıktı ki duyup duymadığından bile emin değildim.
Külotunu çıkar.
Demek ki duymuş.
Ya sana çoktan çıkardığımı söylersem?
Ben insanların arasındayım Bayan Fairchild. Bana işkence etme.
Asıl sen bana işkence ediyorsun diyerek öfkelendim
Tamam. Şimdi külottan tamamen kurtul.
Eteğimi kaldınp külotu
Gidelim buradan.
senin masumiyetini,
bilgelik zamanlarından kalma sırları,
dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim.
hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim.
ölelim diyecektim az kalsın.
ölmeyelim.
hiç ölmeyelim anna.
sarılalım diyecektim az kalsın.
içimden böyle şeyler de geçiyor işte.
sarılalım, dudakların…
tamam sustum.
Tamam sustum,
Yok sen istedin diye değil.
Sadece yoruldum,
Sana değil,
Seni anlamayana,
Seni hor görenlere,
Senden gelip geçen vakitlere,
Ve kendime seni geç fark ettim diye.
gidelim buradan.
senin masumiyetini,
bilgelik zamanlarından kalma sırları,
dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim.
hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim.
ölelim diyecektim az kalsın.
ölmeyelim.
hiç ölmeyelim anna.
sarılalım diyecektim az kalsın.
içimden böyle şeyler de geçiyor işte.
sarılalım, dudakların…
tamam sustum.