“Bizden uzaklaşmadıkça bize görünmeyen sıhhat, itiyadın verdiği hissizlikle, sağlamların şuurundan kaçıp nasıl ve nereye saklanıyor? Onu ben görüyorum, çünkü benden uzak; onu ben Mithat Bey’in kırmızı yüzünde, çelikli damarlarında, arkadaşımın otururken rahat gerilişlerinde, bacaklarını uzatışlarında, korkusuz bakan gözlerinde görüyorum.”
.
.
Peyami Safa’nın en çarpıcı eserlerinden biri olan Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, bacağındaki rahatsızlıktan ötürü çocukluk ve gençlik yıllarını iyileşme ümidiyle bir çok doktorun kapısını çalarak acı ve çaresizlik içinde geçiren bir genç kahramanı konu alıyor. Hasta psikolojisini ele alan bu roman için Ahmet Hamdi Tanpınar “Acının ve ısdırabın yegâne kitabı” derken aynı zamanda bir çok yazar tarafından da bu özelliğinden ötürü Türk Edebiyatı’nda bir ilk olarak kabul ediliyor.