164 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 12 hours
Böylesine güzel ve Türk Edebiyatı'nın artık neredeyse herkes tarafından okunmuş olan bu klasik eserini bu kadar geç okumanın üzüntüsüyle başlamak istiyorum. Fakat şöyle bir şey de var ki o kadar üzülmemem gerektiğini hatırlatıyor bana. Bu tür klasik eserlerden zevk almak, aldığınız zevki kat kat fazlasına çıkarmak için bana göre bir temelinizin
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu MadonnaSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021317.7k okunma
Tanpınar'da Görünmeyen
Taştan düş, yokluktan zenginlik, uyumsuzluktan uyum çıkarmış; yokluğu, sanatı besleyen bir kaynak haline getirmiştir Tanpınar. "Güzel öldü... Güzelle beraber insanı da öldürdük!" Tanpınar'ın güzel romanlar yazmadığını söylemek çok zor. Uyum öldü, yaşasın uyum! Yokluğun, parçalanmışlığın, kaybın karşısına biçimi çıkarmış, karanlıktan aydınlık bir dil bulup çıkarabilmiştir Tanpınar. Kaybı dile getirişi bile bir "güzel" sanat savunusudur. Her şeyi daha derindeki bir "asıl"a iade eden, varlığı topyekûn içine alan bir bütünlüğü hatırlatan; zengin, doymuş, doyuran bir dil. Yok olup gitmiş bir geçmişe, dilsiz doğaya, susan taşa karşı borcumuzu ödediğimizi düşündüren bir şey var burada. Sanatın kurtarıcı tarafı, sunduğu teselli belki de budur: Yokluktan zenginlik çıkabilir, yoksunluk güzelliğe tercüme edilebilir.
Reklam
Tanpınar'da Görünmeyen
Tanpınar’ın romanlarında kadınlar, geri dönülmek istenen bir geçmişin, sürekliliği kurulmak istenen bir kültürün ya da ulaşılmaya çalışılan bir bütünlüğün, hemen her zaman kendilerini aşan bir hakikatin simgeleri olarak çıkar karşımıza. Sevilen kadın, geçmişi açacak anahtardır; geçmiş, sevilen kadının çehresinde kendini gösterir. Bütün bunlar, geçmiş, kültür, aşk, hepsi iç içe yaşanan, organik bir bütünlük oluşturan, birbirinden ayrılamayacak yaşantılar, birbirini yansıtan aynalar, yitirilmiş imgesel birliğin ifadeleridir. Her biri, ancak bir diğeri mümkünse gerçekleşebilir. Huzur'da Nuran, Mümtaz için "bütün eski ve güzel şeylerin" simgesidir: Boğaz, Mahur Beste, Türkçe’yi teganni eder gibi konuşmak, bunların hepsi Nuran'da cisimleşmiştir. Sevgiliye, eski musikiye ya da geçmişe duyulan hasret ortak talihi olan tek bir yaşantıda birleşir: "... artık ne İstanbul'u, ne Bo- ğaz’ı, ne eski musikiyi, ne de sevdiği kadını birbirinden ayırmaya imkân bulamazdı." Sanatı, doğayı ve sevdiği kadım tek bir gerçekmiş gibi yaşar o zaman Mümtaz, "büyüye ve rüyaya yakın bir kıyaslar âlemini tek bir realite gibi yaşadığını" fark eder.
Tanpınar'da Görünmeyen
Tanpınar, bölünmüş bir dünyanın romanlarını yazdı. Geçmişle bugünün, rüya ile dış dünyanın, aşkla tenselliğin, derinlikle yüzeyin; kendi simgeleriyle söylersek Boğaz ile Beyoğlu’nun, Leylâ ile Marie’nin uzlaşamadığı, iki dünya arasında hiçbir geçişin mümkün olmadığı romanlar. Tanpınar bu uzlaşmazlığı, dış dünyayı ve yüzeyleri rüyanın içine çekerek, nesnelerin kendi yüzlerini silerek, onları derin ve yoğun bir dille kuşatarak aşmaya çalıştı: Bölünmüşlüğün çözümünü, sanatın uyum ilkesinde aradı. Ama bu uyum arayışının, uyumda direnmenin ardında, bugün bizim anlamakta güçlük çekeceğimiz, artık bizden uzaklaşmış, uzağımızda tutmaya çalıştığımız bir acı olduğu düşünülebilir. Rüya biter, büyü bozulur, ayna kırılır; o zaman artık deneyimin de nesnesi kalmaz. Bu yüzden Tanpmar'da dışarısı yoktur aslında. Dışarısı ancak rüyanın içine çekilebildiği, öznenin nesneyle imgesel birlik umudunu beslediği ölçüde var olur. Rüyanın dışında, dışarıda ise koskoca bir boşluk vardır. Ölümün, yalnızlığın eşlik ettiği bir boşluk. Tanpınar'ın romanları hep bu boşlukta biter.
112 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 4 days
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
“Bizden uzaklaşmadıkça bize görünmeyen sıhhat, itiyadın verdiği hissizlikle, sağlamların şuurundan kaçıp nasıl ve nereye saklanıyor? Onu ben görüyorum, çünkü benden uzak; onu ben Mithat Bey’in kırmızı yüzünde, çelikli damarlarında, arkadaşımın otururken rahat gerilişlerinde, bacaklarını uzatışlarında, korkusuz bakan gözlerinde görüyorum.” . . Peyami Safa’nın en çarpıcı eserlerinden biri olan Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, bacağındaki rahatsızlıktan ötürü çocukluk ve gençlik yıllarını iyileşme ümidiyle bir çok doktorun kapısını çalarak acı ve çaresizlik içinde geçiren bir genç kahramanı konu alıyor. Hasta psikolojisini ele alan bu roman için Ahmet Hamdi Tanpınar “Acının ve ısdırabın yegâne kitabı” derken aynı zamanda bir çok yazar tarafından da bu özelliğinden ötürü Türk Edebiyatı’nda bir ilk olarak kabul ediliyor.
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Dokuzuncu Hariciye KoğuşuPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 2022141 okunma
382 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 12 days
Saatleri Ayarlayalım..
Bu kitabı daha önce çok okumak istedim. Ama Saatleri Ayarlama Ensitütüsü diyince ben hep mecazi anlamlar çıkarıyordum. Yani gerçekten bu Ensitütünün var olacağını düşünmemiştim. Kitaba ilk başladığımda bunun hayal kırıklığı vardı. Ama isimlerin dahi özenle seçilmiş olduğu bu kitap beklemediğim bir şekilde benim içimi de sardı. Artık
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Saatleri Ayarlama EnstitüsüAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 202342.2k okunma
Reklam
13 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.