-Pis, emperyalist köpek! -Ben mi? -Evet ya, sen. Başka kim olacak? Sana ki Tanrı dünyaları vermiş, yine de yok dersin. Senden büyük emperyalist var mıdır! Fatih Gündüz
Zor durumlar için ayırdı insan hep bilinmiş bir söylem kenara Duymak fayda etmez sağıra zaten Bir kör olsan, yirmi seneni böyle yaşasan Yirmi birde Tanrı gözünü açsa, "-nerdeyim?" ve "-kim bu şahsiyetler?" deyip bocalamaz mısın? Ah bedava sirke sen mi baldan tatlısın?
Reklam
Mutluluğu kim belirliyor ; Tanrı mı , insan mı ?
çöp-1 anlasam diyorum, öyle üç beş konu dilimden beynime damıtıryor. sanırım ürküyorum camları örter misin??, biliyorum boynumda kesik bir el ve bastıgım çizikler, sen ruhaniyeti varlığı kadar somut gerçeklikle, bu kaçıncı yılım, yanan bir ocak yokken yığdıgım odunlarla,, biliyorum bilmediğim tüm her sey gibi şimdi düşündüklerim de biraz evvel düşünüyor olduklarım gibi bana samimi gelmeyecek, normlar ve tanrının sidiğinde aydınız biraz biraz.. bırak şimdi peri masallarını kurdu tanımamazlığa veren kızları, veya sen istersen gidip bugün ölebilirsin de.. hiç bir şeyin olmadıgı gibi de kim oldugunu bilemediğim ve üzerine biraz olsun düşündüğüm seylerin de içinde umdugun bu varsımlar.. tümden gelimlere bahşedilmiş atom altı parteküller ve yalnızlığını fermuarından dışa sarkan ulu tanrı.. ah ne azlıklar bilirim açıldıkca genişleyen yerlerden ve hiç bir delinin bile cüret edemediği bagdat yokusundan salındım, bugün ölüme diş sıktım, boşalıyor bildiklerim beynimin deli cesaretlerine. şimdi bir masal olsa ve dudagında gülücügün en resmi dokunuşlarıyla okusalar, hayıflanırım… sıradan sıradan işlere atarım çarsafları,, üzerine senden ve ondan biraz olsun kötülükleri serperim, bizlerde sonsuzluğun kesişik tikleriyiz hayatta, yaşamak kadar ölüm de hak ediyor biraz sevinci, dışarı soğuk tenime aitim üzülürüm kendisine, nasılda soğuğu seviyor ben gibi..
Ey Yaratılanların en güzeli, Tanrı'nın yarattıklarının Sonuncu en iyisi, gözün görebileceği, aklın düşünebileceği en güzel şey, Kutsal, tatlı kadın! Nasıl böyle birden kaybettin kendini, Soldun ve ölüme yaklaştın? Yasağı nasıl ihlal ettin, Yasak kutsal meyveyi nasıl kopardın? Seni lanetli bir düşman kandırdı, Ama kim bilmiyorum ve seninle beraber ben de mahvoldum; Hiç kuşkusuz seninle birlikte ben de öleceğim. Sensiz nasıl yaşarım? Senin tatlı konuşmandan Aşkından nasıl vazgeçerim de bu vahşi ormanlarda Kimsesiz yaşarım? Bir kaburgamı daha versem ve Tanrı Bir Havva daha yaratsa bile senin kaybını asla unutamam. Hayır, hayır! Doğanın bağı çekiyor beni, sen benim Etimsin, kemiğimsin, mutluluk ya da acılarda ayrılamayız biz. (Havva yasak meyveyi yedikten sonra Adem'in Havva'ya bağlılığının anlatıldığı bölümden) John MILTON (Kayıp Cennet:Adem ile Havva'nın Cennet'ten Kovuluşunun Öyküsü..)
KUZGUN Ortasında bir gecenin, düşünürken yorgun, bitkin O acayip kitapları, gün geçtikçe unutulan, Neredeyse uyuklarken, bir tıkırtı geldi birden, Çekingen biriydi sanki usulca kapıyı çalan; "Bir ziyaretçidir" dedim, "oda kapısını çalan, Başka kim gelir bu zaman?" Ah, hatırlıyorum şimdi, bir Aralık
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.